Geçmişten geleceğe....

14 Ocak 2009 Çarşamba

Oduncunun Kızı

Hemşin’in bir dağ köyünde, Tsortsel namıyla bilinen yoksul bir oduncu yaşıyormuş. Oduncu işinde çok hünerliymiş. Ünü çevre köylere ve hatta tüm Hemşin’e yayılmış. Kim ev yapacak olsa, O’nu bulurmuş. Çoğu köylünün kışlık odununu da Tsortsel yaparmış. Kimse onun kadar düzgün ve hızlı odun kesemezmiş. Her ağacın dilinden anlarmış. Hangi ağaca nasıl davranacağını bilirmiş. Kütüklerle inatlaşmaz, suyuna gidermiş. Bu yüzden de en yarılmaz denen kütükleri bile kolaylıkla yararmış.

Oduncunun ününün tek kaynağı yeteneği değilmiş. Güzeller güzeli, ayın on dördü bir kızı varmış. Güzelliği dillere destan olmuş. Oduncunun yeteneğinden çok, kızının güzelliği konuşulur olmuş. Xavula boylu poslu ve cesur bir kızmış. Babasıyla birlikte ormana gider, yardım edermiş O’na. Babasının bütün hünerini öğrenmiş kısa sürede.

Xavula gelişip serpildikçe elçileri eksik olmaz olmuş. Babası bir yandan kızının hayırlı bir yere yerleşmesini istiyormuş. Bir yandan da evlenmesi için henüz erken olduğunu düşünüyormuş. Ezilmeyeceği, kıymet göreceği bir yere gitmesini istiyormuş. Zengini, fakiri, çobanı, şehirlisi, her yerden isteyenler varmış kızını. Tsortsel çok paraya pula değer veren biri değilmiş. İnsanın zeki ve hünerli olması gerektiğini düşünüyormuş. Her gün birilerine dert anlatmaktan da yorulmuş. Bu işe bir çare bulmaya karar vermiş. “Bu öyle bir çare olmalı ki hem kızımın biraz daha büyümesine yetecek kadar zaman kazandırmalı hem de talipliler içerisindeki en zeki ve yetenekli olanı seçmemi sağlamalı” diye düşünmüş.

Tsortsel, ormandan, iki adam sarıldığında parmakları ancak birbirine değecek kalınlıkta bir ağaç kesmiş. Bir moni ya da istiriç denen bir ağaçmış bu. Bu ağaçtan koca koca kütükler çıkarmış. Evinin önüne yerleştirmiş kütükleri. “Her kim ki bu kütüklerden birini belirlenen zaman içinde baltayla sobalık odun olacak parçalara ayırır, o kişi kızımı alır” diye haber salmış her yana.

Bu çözüm çok işe yaramış. Kimi daha kütüğü görür görmez vazgeçmiş. Kimi birkaç balta darbesinden sonra pes etmiş. Kimisi de sonuna kadar uğraşmış, kan ter içinde kalmış ama nafile, yetiştirememiş. Oduncu böylece rahata kavuşmuş. Kimseye dert anlatmak zorunda kalmamış. Durumdan son derece hoşnutmuş. Deneyip de başarısız olanları gördükçe kütüğü yarabilecek yeteneği gösterene gönül rahatlığıyla kızını verebileceğini düşünmüş.

En yüksek yaylalardan deniz kıyısı köylere kadar her yerde konuşulur olmuş, oduncunun sınavı. Nice yiğit denemiş bileğinin gücünü lakin başaramamış hiçbiri. Bütün yörede merak konusu olmaya başlamış bu durum. Acaba kim başaracaktı? Kim bu sınavın üstesinden gelecekti? Güzeller güzeli Xavula’yı kim alacaktı?

Sınavın sonunu en çok merak eden elbette Xavula’ymış. Xavula kaderinin bağlandığı kütükleri kırmaya gelenleri gözlüyormuş. Davranışlarına, boylarına poslarına bakıyor, hepsini ayrı ayrı değerlendiriyormuş. Tabi babasına görünmeden yapıyormuş bunu. Gelenlerin hiç birine içi ısınmamış. “Keşke bu yiğit parçalasa kütüğü” dediği çıkmamış.

Xavula bir gün kütüğün başında bir yiğit görmüş. Öncekilerin hiçbirine benzemiyormuş. “Keşke kütüğü parçalayabilse bu yiğit” diye içinden geçiriyormuş. Delikanlı almış baltayı eline kütüğün orta yerine var gücüyle indirivermiş. Bu darbe kütükte küçücük bir yara ancak açabilmiş. Delikanlı tekrar tekrar denemiş. Ama her seferinde aynı sonuçla karşılaşmış. Bir yandan köpeğe yal hazırlayan Xavula, bir yandan da delikanlıyı izliyormuş. Köpek önüne konan yalı ortasından yemeye başlayınca Xavula: “Gudila! cotan cotan ge. Cotan cotan ge.(Gudila! Kenarından kenarından ye)” diye bağırmaya başlamış köpeğe. Ama bu sırada gözü kütüğü yarmaya çalışan yiğitteymiş. Yiğit mesajın kendisine geldiğini anlamış. Baltayı almış kütüğün kenarından küçük parçalar koparmaya başlamış. Küçük parçalar kopara kopara koca kütüğü gerekli sürede parça parça etmiş.

Sonra ne mi olmuş? Ne olacak? Onlar kırk gün kırk gecedir düğün yapıyorlar. Ben kalamadım düğüne, gelmiş hikayesini anlatıyorum size.

Mahir Özkan

Hiç yorum yok: