Geçmişten geleceğe....

17 Ağustos 2008 Pazar

Şidag Kurba


(Agos' un 31 Ekim 2008 tarihli 657. sayısında yayınlanmıştır.)


Köylerimizin yolları uzun süre karlarla kaplı olurdu. Bu nedenle kış yaklaşırken depolamak üzere un, şeker, pirinç, makarna vb. alınırdı çarşıdan. Bu uzun kış boyunca insanların kendilerini oyalayacak şeyler yapmaya ihtiyacı olurdu. Çocuklar en çok “maya”, “eşinden memnun musun?”, “yüzük kimde” gibi oyunları oynar. Büyüklerden duydukları “cazi (cadı)” öykülerini birbirine anlatır ve birbirlerini korkuturlardı. Kadınlarsa genellikle örgü örerlerdi vakitlerini geçirmek için. En çok da koyun yününden yapılan “şidag kurba” örerlerdi. İnsan ayaklarından çok üşür. Ayakları sağlama almak gerekir bu yüzden. Ayakları sağlama almanın en iyi yolu da “şidag kurba”dan geçer. Öyle merserize çorapla olacak iş değildir.

Hemşinli köylüsünün yaşamında iki çorap vardır: biri “şidag kurba” (gerçek, doğru çorap) diğeri ise “Coni kurba” (Laz çorabı – fabrikasyon çorap). Hemşin köylerinde öyle insanlar bulabilirsiniz ki bu insanlar ömürlerince “şidag kurba”dan başkaca çorap giymemiştir. Şidag kurba koyun yününün yıkanıp sand (tarak) tan geçirildikten sonra “madman” (mad-parmak + manel- eğirmek, bükmek sözcüklerinden üretilmiş bir sözcük, odundan yapılmış ve parmakla çevirerek yünü ipe dönüştürmeye yarayan basit bir aleti ifade eder) ile eğrilerek yapılan ipten örülür. Örüldükten sonra ucuna bir şib bağlanır. Bu şib önemlidir. Çünkü pantolon genellikle çorabın içine konur ve çorabın ağzı bu “şib”le bağlanır. Şib sözcüğü burada ip anlamında kullanılır. Ama esas anlamından devşirilmiş bir sözcük gibi duruyor. Aslında “tentmi şib-kabağın sapı”( kabağın üzerinde büyüdüğü uzun bitki gövdesi), “hğiyari şib-salatalık sapı” anlamında kullanılır. Bahçeye taze soğan koparmaya gönderildiğimde çok uyarı almışımdır annemden. Orti tentmin şibin vaan kales oç, tsokmi gu. (yavrum kabağın sapının üstüne basmayasın, kurur)

“Şidag kurba” deyişi ile “Coni kurba” deyişini anlamak için Hemşinlilerin ve Lazların coğrafi konumlanışına, ilişkilerine ve yaşam tarzlarına bakmak gerekir. Hemşinliler Lazların yaşadığı kıyı şeridinin iç kesimlerinde ve yüksek yerlerde yaşarlar. Çoğunlukla hayvancılıkla geçimlerini sağlarlar. (Tabi bu durum bütün ülkede olduğu gibi kentleşme süreciyle değişmeye başladı ve artık “şidag kurba” giyenlerin sayısı da hızla azalıyor). Doğanın çetin koşulları içerisinde yaşarken ona kafa tutmanın bir anlamı yoktur. En iyi yol ona uyum göstermektir. Yılın önemli bir döneminde karla kaplı köylerde yaşıyorsanız sizin için gerçek çorap, yün çorap olacaktır. Bu “gerçeklik” yalnızca çorap için de geçerli değildir. Örneğin, ekmek için de geçerlidir. “Şidag hats” ve “Coni hats”. Evde kuzineli sobada (peçko da) pişirilen ekmek gerçek ekmektir.( Şidag hats ın da iki türü vardır: biri “lazdi hats”-mısır ekmeği ve diğeri “tsoyni hats”- buğday ekmeği) Diğeri yani çarşıdan alınan ekmek “Coni hats”tır. Burada işlevselliğin yanında bir de ulaşılabilirliğin etkisi olduğu söylenebilir. Uzunca bir dönem kapalı bir toplumsal yaşam süren Hemşinliler kendi yaşam ilişkilerini kendi koşulları içerisinde oluşturmuş görünüyorlar.

Lazlar, Hemşinlilere göre şehirli olmayı temsil ediyorlardı. Çok küçük yaşlarımda dünyada Lazlarla Hemşinlilerden başka kimsenin yaşamadığını sanırdım. Onlar dziyapta (dziyap : dzov + ap-deniz kıyısı, Hemşinlilerde çarşı anlamında da kullanılır.) biz köyde yaşardık. Şehirliye Laz denir, köylüye Hemşinli. Toplumsal değişimlerle birlikte Hemşinliler dziyap a yerleşmeye başladıkça bu tabirler de kaybolmaya başladı. Daha doğrusu “Coni hats” ve “Coni kurba” deyişi yerini “dziyapi hats” ve “dziyapi kurba” deyişine bırakmaya başladı. Çünkü artık Hemşinlilerde bu fabrikasyon çorapları giymeye başlamışlardı. Bu yüzden onu Laz’a özgüymüş gibi algılatabilecek isimden kurtarıp “çarşı çorabı” haline getirdiler. Ancak “şidag kurba” deyimi olduğu yerde duruyor. Evet, artık şehirlerde yaşıyoruz bir çoğumuz ve doğal gazla ısıttığımız evlerimizde “dziyapi kurba” ile de idare edebiliriz. Ancak olası ihtiyaç durumları için hala gardroplarımızın derin bir yerlerinde ve gelinlerimizin çeyiz sandıklarında bir çift “şidag kurba” özenle saklanmaktadır.


Her ne kadar giyinmesekte gerçek çorap annelerimizin, ninelerimizin ördüğü yün çoraptır ve öyle kalacaktır..


Mahir Özkan

Hiç yorum yok: