Geçmişten geleceğe....

27 Aralık 2015 Pazar

Anadilde Eğitim Meselesi



Milliyetçilik doğası gereği insanı evrensel bir bakıştan yoksun bırakır. Milliyetçiler kendi ulusu, halkı, etnik kimliği için istediği hakları ve özgürlükleri başkaları söz konusu olduğunda rahatlıkla göz ardı ederler. Bu durum bizim milliyetçilerimiz için de pek tabi geçerlidir. Onlara göre; Türkler, tarihleri boyunca asla ‘esir yaşamayı kabul etmemiş’, ‘ya istiklal ya ölüm’ şiarıyla yaşamıştır. Özgürlüğü böylesine ‘kutsayan(!)’  milliyetçilerimiz, ne hikmetse Türkiye’de yaşayan halklar özgürlük taleplerini yükselttiklerinde ise bozguncu, bölücü, terörist suçlamalarıyla bu taleplerin karşısına dikiliveriyorlar.
Anadilde eğitim ve anadili öğrenimi konusunda da aynı kural geçerli. ‘Türkçe dil bayrağımızdır’ şiarıyla, Türkiye dışında Türkçenin kullanımı konusunda devlet, bütün imkanlarını kullanıyor. Türklerin yaşadığı bölgelerde Türkçenin resmi statü kazanması, Türkçe eğitim verilmesi, Türkiye’den ilgili ülkelere öğretmenler gönderilmesi yönünde yoğun çaba harcıyor. Örneğin; geçtiğimiz yaz Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın (YTB), Edirne Milli Eğitim Müdürlüğü işbirliğiyle Yunanistan, Bulgaristan, Kosova, Moldova ve Makedonya'dan Edirne'ye gelen 84 öğretmene, "Soydaş Öğretmenlere Türkçe Atölyesi" kapsamında Türkçe eğitimi verdi. Bu konulardaki haberler basında genel bir memnuniyet hatta sevinçle karşılanıyor. Hatta bazı yazarlar yurtdışı Türklerin hakları ile ilgili devletin daha yoğun çaba harcaması gerektiğini savunuyor. Bazıları Türklerin uğradığı baskı ve zulümlerden söz ediyor. Sincan Uygur, Güney Azerbaycan vb…
Hal böyle olunca tabloyu daha iyi görebilmek için Türkçenin dünyadaki durumuna bir göz atmak istedim.

Rusya

Yakutistan, Başkırdistan, Kabardey Balkar, Karaçay, Tataristan vb. özerk bölgelerde bölge halkının konuştuğu Türkçe lehçeleri Rusça ile birlikte resmi dil statüsünde. Bu dillerde eğitim yapılabiliyor. Özerk bölgelerin kendi parlamentoları, başkanları, anayasaları var.

Almanya

Almanya'da bazı eyaletlerde ilkokuldan başlayarak haftada 3 ila 5 saat zorunlu anadili dersleri veriliyor. "Ulusal Uyum Planı" adı altında çift dilli eğitimin gerekliliği yaklaşımı kabul ediliyor. Bu amaçla ortaokulun ilk yılından itibaren uygulanan "karşılaştırmalı dil eğitimi" modelleri geliştirilmiş. Bu modele göre haftada iki saat Türk ve Alman öğretmenlerin bir arada girebilecekleri dersler düzenleniyor ve her iki dilin de karşılaştırmalı öğretimi uygulanıyor.

Çin

Çin’de Mao Zedong liderliğinde gerçekleştirilen devrimin ardından 1951 tarihli “Etnik Eğitime İlişkin İlk Ulusal Konferans Raporu”nun Devlet Konseyi’nde onaylanmasıyla beraber, Moğol, Kore, Uygur, Kazak ve Tibet gibi hâlihazırda yazılı bir dile sahip etnik grupların ilk ve orta dereceli okullarda kendi dillerinde eğitim görmeleri sağlanmış. Henüz yazılı bir dile sahip olmayanların ise, bir yandan kendi yazılı dillerini yaratmaları ve geliştirmeleri, diğer yandan da Han dilini (Çince) veya alışkın oldukları bir yerel dili eğitim amaçlı kullanmaları öngörülmüş. Çin Halk Cumhuriyeti’ni oluşturan 55 farklı etnik gruptan 10’u bu politika ile yazılı bir dile kavuşmuş ve ayrıca Çince öğrenmiş, 40’a yakını kendi diline ek olarak Çinceyi kullanabilir hale gelmiş, kalan gruplardan bazıları ise tamamen Çinceyi benimseme yoluna gitmiş. Aynı yıl, etnik azınlık dillerinin ve edebiyatının geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapacak eleman yetiştirmek gayesiyle, bugün Milliyetler Merkez Üniversitesi adını alan Milliyetler Merkez Enstitüsü kurulmuş. Azınlık dillerine yönelik bu olumlu yaklaşım, 1952 tarihli anayasanın “tüm milliyetlerin kendi sözlü ve yazılı dilini kullanma özgürlüğü”nü güvence altına almasıyla resmiyet kazanmış, sözlü dile sahip olan halkların dillerini yazılı hale getirmesi, yazılı dile sahip olanların ise dillerini geliştirmesi için devlet desteği sağlanmış.
Sincan Uygur Özerk Bölgesi 1955 yılında Çin Halk Cumhuriyeti tarafından kurulmuş. Uygurca bölgedeki tüm etnik gruplar için ortak dil niteliği arz etmekte iken, Putonghua (Çince) ve Kazakça ikinci derecede ama önemli oranda yaygınlık gösteriyor. Bununla beraber, Uygur topluluğunun yüzde 1’inden daha azının Putonghua dilinde yetkinlik kazandığı tespit edilmiş. Söz konusu kültürel çeşitlilik, anadilinde eğitim esasına dayalı ayrı okullaşma sisteminin oluşmasına ve böylece Putonghua, Uygurca, Kazakça, Mongolca, Xibo ve Kırgızca olmak üzere altı anadilinde ilk ve ortaokul eğitimi yapılmasına imkân tanımış.

Kosova

Yugoslavya dönemindeki 1974 Anayasasında Türk azınlığına dilini kullanması için haklar tanınmış. Bu anayasa Madde 1’de Türkleri kurucu unsur olarak göstermiştir. Madde 221’de Kosova’da Arnavutça, Sırpça ve Türkçenin eşit olduğu belirtilmiş. Türklerin çoğunlukta oldukları yerlerde Türkçe resmi dil olarak kabul edilmiş. Günümüzde de Arnavutça, Sırpça ve İngilizce ile beraber Türkçe Kosova’nın dördüncü resmi dili konumunda. Türklerin Kosova’daki nüfusu ise 20 bin civarında.
Ayrıca, eğitimdeki kadro sorunun giderebilmek için 1992 yılından itibaren her yıl Türkiye bölgedeki öğrencilere burs sağlıyor, bölgeye öğretmenler gönderiyor ve bölgedeki öğrencilere kitap olanağı sağlıyor. 

Makedonya

Türkiye ve Makedonya arasında eğitim uygulama programı imzalanmış, antlaşmadan sonra Türk öğretmenler bölgeye gönderilmiştir. 1991 Anayasasının öngördüğü şekilde Türklerin yoğun yaşadıkları yerlerde Türkçe resmi dil olarak kullanılıyor. Makedonya yasalarına göre bir azınlık grubu bulunduğu beldenin nüfusunun yüzde 20’sinden fazla ise o dil beldede resmi dil hakkı kazanıyor. Üsküp’e bağlı Çayır beldesinde belediye meclisi kararıyla nüfus yüzde 20’nin altında olmasına rağmen Türkçe resmi dil statüsü kazandı. Makedonya’da 100 bine yakın Türk yaşıyor.   

Moldova

Moldova’ya bağlı özerk bir cumhuriyet olan Gagavuz Cumhuriyeti’nin 250 bin kişilik nüfusunun büyük bölümünü Ortodoks Hıristiyan inancınca mensup olan Gagavuz Türkleri oluşturuyor. Bölgede Gagavuz Türkçesi, Rumence ve Rusça resmi dil statüsünde. Türkiye’nin desteğiyle birçok okul kurulan bölgede anaokulundan üniversiteye kadar Türkçe eğitim veriliyor.

Bulgaristan

İkinci dünya savaşından sonra kurulan sosyalist rejim döneminde Türkçe eğitime yönelik önemli çalışmalar yapılmış, Azerbaycan modelli eğitim öngörüldüğünden Azerbaycan’dan hocalar getirilmiştir. Türk pedagoji okulları açılmıştır. 1970-1989 yılları arasında Türkçe isimlerin değiştirildiği baskıcı bir dönem yaşansa da 1991 anayasası azınlıklara kendi dillerinde eğitim olanakları sağlamış. Bugün Bulgaristan’da yaşayan bir milyona yakın Türk ilkokuldan üniversiteye kadar Türkçe eğitim görebiliyor.

Irak

Arapça ile birlikte Kürtçenin de resmi dil olduğu Irak’ta Türkmence bölgesel dil statüsüne sahiptir. 1993 yılından bu yana Türkmenlerin anadilde eğitim yapabildikleri okulları bulunuyor. Bu okullar önceleri Kürdistan bölgesinde kurulmuş olmakla birlikte günümüzde Türkmenlerin yaşadığı bütün şehirlere yayılmış durumda.

Kendim İçin Ne İstiyorsam….

Diyeceğim şu ki: Annemin çocukluğumdan bu yana kulağıma küpe olmuş bir duası vardı. “Allahım kendim için ne istiyorsam komşuma on katını ver” derdi. Hadi bire ondan vazgeçtim. Anadilde eğitim denince alerjiniz tutmasa bari. Kendinizin bile inanmadığı argümanlar sıralayıp, akıl mantık sınırlarını zorlamasanız artık. Valla çok şey istemiyoruz, elinizi vicdanınıza koyun. Samimi olun. Türkçe için başka ülkelerde ne istiyorsanız ona razıyız.



 Mahir Özkan 
Aralık 2015