Geçmişten geleceğe....

5 Kasım 2008 Çarşamba

Yorgun

(Agos' un 2 Ocak 2009 tarihli 666. sayısında yayınlanmıştır.)


İnsan insana meramını dille anlatır. Sevincini, kederini dille anlatır. Özlemlerini, coşkularını dille anlatır. İnsan yaşadıklarını bir dille yaşar. Ve bu yaşadıklarını yaşadığı dille anlatır en güzel. Biz iki dilli büyüyenlerin kafası karışıktır bu yüzden biraz. Dilimiz peltedir.

Anılarımız birbirine karışır. Türkçe yaşadığımız anıları Hemşince anlatmak, Hemşince anılarımızı Türkçe anlatmak zor gelir. Evlerimizde Hemşince konuşuruz. Okulumuzda Türkçe. Hemşinli cemiyetlerinde Hemşince konuşuruz, Hemşinli olmayanlarla Türkçe. Bu yüzden olmalı; çocukluğumda okumuş ablalarım, ağabeylerim Türkçe konuşmaya özen gösterirlerdi benimle. “Aman çocuğun dili bozulmasın, Türkçe’yi düzgün konuşamaz sonra.”deyip dururlardı. Ama ninelerimiz, annelerimiz pek dikkat etmezdi buna. Dilleri öyle kolay dönmezdi Türkçe’ye. Hele yaz geldi mi yapacak bir şey kalmazdı. Çocuklar teslim edilirdi momilerin kucağında geçmişlerine, yaylada. Bütün çabalarına rağmen Hemşince öğrenmemi "engelleyemediler" bu yüzden.

Yayla anıları Hemşincedir Hemşinlilerin . Hemşince bilmeyen arkadaşlara anlatılırken duraksanır, bulunamaz cümlenin o yerinde ki kelime. Şakayla karışık bir yabancının Türkçe konuşmasına özenerek: “siz Türkler nasıl diyor” denir, devam edilir hikayeye. Tarif edilir, anlatılırda karşıdan Türkçe karşılığı gelince: “ha tamam o işte” denir.Bazen de ısrarla Hemşincesi anlatılır hikayenin, sonra çevrilir. Çevrilince kafiyesi bozulur. Gülünesi hikayeye gülünmez. Acıtacak hikaye acıtmaz yürekleri.

Bir dil bir düşünüş biçimidir aynı zamanda. O dille düşünen anlar ancak bazı hikayeleri. Hele manileri çevirdiğin zaman Türkçe’ye, büsbütün yitirir anlamını.
Bazı kelimeler biçim değiştirir iki dilli insanların dilinde, farklı dillerde. İki dilde de doğrusu söylenemez bir türlü. Oğlunun ODTÜ’ yü kazandığını sınav sonrasında her sorana gururla anlatan ablam çocuğun kazandığı üniversiteyi Türkçe de başka Hemşince de başka telaffuz edip dururdu. Tekrar tekrar söyletip eğlenirdik bu durumla, kusurumuza bakmasın. Türkçe anlattığı zaman oğlunun başarısını: “oğlum ÖDTÜ’ yü kazandı” derdi. Ama karşısında bir Hemşinli olduğunda ODTÜ olurdu ODTU. Velhasıl bir türlü ODTÜ dedirtemedik ablama. E o da kendince bir çözüm buldu tabi bu duruma. “Ne yaptı senin çocuk sınavı?” Cevap: “Ortadoğu’ yu kazandı.” Hele “ı” harfi tam bir baş belasıdır Hemşinli için. Nerde nokta koyacaksın üzerine nerde kaldıracaksın noktayı, karıştırıp durursun. Bunun ortaya çıkardığı komik durumları hayal gücünüze bırakıyorum. Ben hiç girmeyeyim oralara. Çok sıkıntı yaratan bir harftir anlayacağınız.
Bazen de koyu bir sohbete daldığınızda karşınızdakinin kim olduğunu unutuverirsiniz. Evde iki dili de kullandığımız için bizim için sorun olmaz bu. Geçmişte yaşanmış bir olayı konuşurken, olayın Türkçe yaşanan kısımlarını Türkçe, Hemşince yaşanan kısımlarını Hemşince konuşuruz. Şehirde ev dışında yaşanan bir olayı anlatırken Türkçe, kendi aramızda yaşanmış bir olaydan söz ederken Hemşince anlatırız. Tabi annem genellikle Hemşince yaşadığı için onunla konuşurken çoğunlukla Hemşince konuşuruz. Annem bu alışkanlığını eve gelen arkadaşlarımızla da sürdürmezse ortada bir sorun yoktur. Ancak annem bu geleneği Hemşince bilmeyen arkadaşlarımızla da sürdürür.

Yine bir gün, eve gelen bir arkadaşımı aldı karşısına başladı Türkçe anlatmaya: “Hey gidi oğlum biz neler çektik, eskiden bu kadar rahatlık yoktu. Beni okutmadılar. Kız kısmı okuyup ta ne yapacak diye. Askere mi gidecek sanki. Siz ne güzel okumuşsunuz. Şimdi geldik şehre. Yazı bilmem, yol bilmem. E inç ağav hemi, yes a kir kidana, yes intsi dziyap erta. İm ağçigin dune erta gayna inç gellir.( E ne oldu şimdi, ben de yazı bilsem, kendi kendime çarşıya gitsem. Kendi kızımın evine gidebilsem ne olurdu”) Arkadaşın anlamaz gözlerle baktığını fark edince duraksadı annem. Biz gülümseyerek: “anne yine ikinci kanala geçtin” dediğimizde o vurucu sözcükler dökülüverdi dilinden: “ e orti inç enim turkça hosim a na tatrigum. ( e yavrum ne yapayım Türkçe konuşunca yoruluyorum. )


Mahir Özkan

Hiç yorum yok: