
Geçmişten geleceğe....
30 Nisan 2012 Pazartesi
Meg Mayis 2012'in Hadig'in Hama Kervadz Maniner/ Bir Mayıs 2012 Hadig İçin Yazılmış Maniler
hadig hadig joğvevik
hund ellik xoğe engik
medzenak dzağik ellik yar
megdağvik u mem ellik
meg mayisin egadzik
hadig' in joğvevadzik
hamşentsnag gonçiguk mek yar
tuk al mezi imatsik
arakagin epetsak
çax eyev u tatvetsak
kota teyin arnulçin yar
kağvadz çaye vatetsak
kedin tsuge garmilik
arçetin bad şinelmik
ta şinek xeçesnoğuk yar
kelxenud pan enoğuk
---------
tane tane toplanup
toprakta tohum olsak
çiçek açup buyuyup yar
birleşup de bir olsak
gelmişiz bir mayisa
toplanmişiz hadig' de
hemşince şarkilarla yar
duyun bizleri siz de
guneş altinda pişmiş
yağmurda islanmişiz
kota koymişlar çaya yar
toplayup da dokmişiz
derede alabaluk
set çekmayin onine
yapsanuz yikacağiz yar
iş alman başunuze
kiroğner/ yazanlar: mahir özkan, elif altunkaya
turkeren tarkmanoğ/türkçeye çeviren: mahir özkan
29 Mart 2012 Perşembe
Maniyi Tarkmanutunner / Mani Çevirileri -4
1-
kuka hamşenin kede
çatin posin gyol gelli
garkevi hana medze
bidzigin campa gelli
akar hemşin deresi
çat duzina göl olur
beyuği evlenince
kuçuğina yol olur
2-
aspadz kez yes inç enim
campu tem ela yaris
gungel u xosil çgartsi
ardesuk letsvav açvis
allah ben ne edeyim
yolda çattum yaruma
durup konuşamadum
yaş doldi gözleruma
3-
meg betsği me gedretsi
mole enoğum mole
aye tun asa indzi
as sevdaluğis pone
kestum kizilağaci
edeceğum molini
gel da sen bana söyle
sevdaluğun halini
4-
odkenud kurbaniye
teğtsadzin zeytuni bes
vartiyer u kenatser
ander me yetimi bes
ayağunda çoraplar
kapkara zeytin gibi
birakup gittun beni
anasuz yetim gibi
5-
mer lernuke posi bes
çur xemetsi sari bes
ağar issun daregan
gungadzes axçigi bes
bizum yayla duz gibi
bir su içtum buz gibi
geldun elli yaşina
duriyorsun kiz gibi
6-
gertam yes asti gertam
vartivorna im dağes
hazayi arnul çgartsi
asa im medz merağes
gidiyorum buradan
vartivordur durağum
sevdum da alamadum
odur benum merağum
7-
kurbaniye odkenud
cermag kari purt a ta
as or havas meralud
sevdaluğin orn a ta
ayağunda çoraplar
beyaz kuzi yunidur
bugün hava dumanli
sevdaluğun günidur
derleyen: İbrahim Karaca
tarkmanoğ: Mahir Özkan
kuka hamşenin kede
çatin posin gyol gelli
garkevi hana medze
bidzigin campa gelli
akar hemşin deresi
çat duzina göl olur
beyuği evlenince
kuçuğina yol olur
2-
aspadz kez yes inç enim
campu tem ela yaris
gungel u xosil çgartsi
ardesuk letsvav açvis
allah ben ne edeyim
yolda çattum yaruma
durup konuşamadum
yaş doldi gözleruma
3-
meg betsği me gedretsi
mole enoğum mole
aye tun asa indzi
as sevdaluğis pone
kestum kizilağaci
edeceğum molini
gel da sen bana söyle
sevdaluğun halini
4-
odkenud kurbaniye
teğtsadzin zeytuni bes
vartiyer u kenatser
ander me yetimi bes
ayağunda çoraplar
kapkara zeytin gibi
birakup gittun beni
anasuz yetim gibi
5-
mer lernuke posi bes
çur xemetsi sari bes
ağar issun daregan
gungadzes axçigi bes
bizum yayla duz gibi
bir su içtum buz gibi
geldun elli yaşina
duriyorsun kiz gibi
6-
gertam yes asti gertam
vartivorna im dağes
hazayi arnul çgartsi
asa im medz merağes
gidiyorum buradan
vartivordur durağum
sevdum da alamadum
odur benum merağum
7-
kurbaniye odkenud
cermag kari purt a ta
as or havas meralud
sevdaluğin orn a ta
ayağunda çoraplar
beyaz kuzi yunidur
bugün hava dumanli
sevdaluğun günidur
derleyen: İbrahim Karaca
tarkmanoğ: Mahir Özkan
24 Mart 2012 Cumartesi
Xoği Hama Tsendevuş / Toprak İçin Çağrı
İsmail Güney Yılmaz
20.11.2011 / Ankara
Çeviri: Mahir Özkan
As dağes Anatoliya u Mezopotamya a. Kiç me Balkanner, kiç me Kafkasya, kiç me al Meçki Asya…Kani
meges hosa dzenvadz u xarevadzig joğovurtneri kedin. Kani meges “al soy dağ” mankale dun
pernadzunik as dağes. Kani meges kaşvetsag, zalimnun apvenus aradz maridunerus, mernuş u kovuş
like surgyun campanun ergen u anmart gyoçi katarnernaki. Zate as dağis marterun zatnu megin tarixe
arants ardesuk ça.
Ağun, giyag, hivandutunner, ergen ergen trajedyaner u çartunner…unutun u çunutun…griv u
pax…hedev kork a kork ağparutunner… Xoğ u kelox i hama gağvaner… Hedev kidutun, zenaat, felsefe
u kiraganutun… Hedev emmen dağ liktsutsadz u miyatsvadz meg çkidanutun… us a us temelluşi orer
xettarnun sareynerun…Hedev ergen u tatradz antsenutunner…Emmen nal cançvun u as
dağtsi…emmenin vaan xosvi gu as xoğerus u as dağtsi marterun anunnerov.
Hamra; halay, xoron, bar, zeybek, gowend. Aşiğ u dengbej. Hamra; Fatma, Alex, Şuşan, Ali, İzak,
Denef …Hamra; Hisus, Movses, Mommed…Astvadzaşunç, Tevrad, Guran, Avesta u Musaf-a
Reş…Hamra; Musliman, Xristiyan, Musevi, Zerduşt, Pagan, Putperest, Yezidi, Sabii…Alevi, Ortadoks,
Nasturi, Aşkenazi, Şafi, Katolik,Hanefi…Al hamra; Diyojen, Mevlânâ, Ehmêdê Xanî, Aşık Civani,
Helimişi Xasani … U hamra kidanuşin innadina; Hay, Turk, Hun, Kurd, Keldani, Con, Alban, Hrakan,
Çarkas, Tatar, Çeçen, Levanten, Azeri, Pomak, Malokan, Boşnax, Lom, Turkmen, Gurci, Çepni,
Hamşentsi, Daxtaci, Abxaz, Avşar, Manav, Zaza, Abdal, Becirmani, Mihalmi, Asori, Pontostsi,
Dağistantsi, Kumik, Garapapax, Nogay, Terekeme, Karay, Poşa, al a şader… Kidevi ta as dağnanin
emmenna. Xarevadza hin xoğerun ebruyin hazarumeg kuyn e. Nuyn xağer astevadza, uruş uruş
lizunerun. Tema tem seruşner kervadza. Nestadza Turkmene, gyoçmişenoğ Yoruğe. Dağan Musliman;
ağçige Yezidier. Kordzevadza kilimin vaan; megelluş e ça na mernuş e.
Çarteldevadzunin meg mezi miliyon danum. Zalimal ağadzik mazlum al. Egoğnal ağadzik, ertoğnal.
Ginoğnal ağadzik, barvoğnal. Tergits al ağak, ağunot tenag duşman al. Siretsak u nefret aak. Dir ellak
u tertsutsak. Xarevetsak u tecrit aak. Medak nuyn grive; ama meg mezi al tur tapetsak. İnç desedzuni
u inç hissetmiş ağadz çuni as xoğeres? Umude ta; ça na gorsevuş u ertuş uzuşe ta? Adanmiş elluşe ta;
lerte tarnuşe ta? Kine ta; ça na ser e ta? Unanutune ta; çunanutune ta? İnçer desav oç as xoğes? İnçu
kidim yes kidim asoğ, uyne joğovurtan heru, uyne yurdin duşman beyner, sultanner, imparatorner,
diktatorner…Desav oç ta as xoğes? Kizilbaş e, Xristiyan e u Yahuditsov “dasehazar gatsin ellelov
duşmani tsağudniyus mednoğner” e? Desav oç ta? Emmenu tejar e enelov, pernevuş, garadnuş u “inç
u elli abruş” uzuşe ağtelov, uynman joğovurti u hekutsi hama antsnoğnerun.
Yuur megin duşman ellelov abruşe as aşxaris emmenu tetev pan na. As coğrafyayis vaan ta xosik gu,
duşman elluşe aşxaris uruş dağnuke putenes na al teteva asel garik. Duşmanutun u nefret enuşi hama
çhamrevel pan kednevi gu, heru gunguşi u xosuş çelluşi hama çhamrevel pan kednevi gu tarixan.
“Mezi mer xoğin çartetsin!”, “hedetvenus tevin!”, “usaus griv aak, dzağetsin mezi!”, “avduşniyes
bidzig desan u çartetsin mezi!”, “duşmanov miutun ayin!”, “dovlete hedetniye arin u kağiyes
koletsin!”, “mer troşakin inç ser unin; inç al saygi unin!”, “mer lizun, mer vovutun e, mer kultur e,
yani “mek” elluşe yasağ ayin!”….
Şidag e duşman elloğe joğovurtnernin ta; ça na uyne hama emmenşen dzağe garnoğ, inçu gona meçe
turs hanelov u anu pan ça asoğ, incik çelloğin al “aha avduşi şidage!” deyi arçetvenis tenoğ ağaner,
beynernin ta? Grivin ha!...u vor grivin, um u inçi tem elloğa as grives? An ağanerun u beynerun
uzadzin bes mek mezi tem ellelov ta keşoğa as grives, meg semte inçuk ağtevi u gorsevi? Ça na grive
ağanerun u beynerun sevan, mernuşan u anderi ağunan şinvadz kalenerun tem elloğa ta hedra?
Hartsumin cevabe garca al? Pats al ta a hartsumin cevabe hatse, adalete, xalesuşe, azadutune u
marterun miutune uzoğ emmen hokets hama; en tame as şad daregan u tatradz coğrafyayis xotsiye
hedra lavtsenuşi hama umudan u lusan şinvadz livorniyes hedra usuşniyes bidi. En tame arakage
şidag arevelkan partsena gu u xoğeres hazar darvan şad garad vartervadz medz tamnetskin altunan
şarbate gulguda u nuyn şarbatan anu bes cagadakir e sev inçu xoğ go anots al guda.
Burası Anadolu ve Mezopotamya…
Biraz Balkanlar, biraz Kafkasya, biraz da Orta Asya … Kimimiz burada doğup karıştık halklar ırmağına. Kimimiz “daha iyi bir yer” arayışı sonunda yurt tuttuk burayı. Kimimizse sökülüp atıldık, zâlimin elimizden aldığı anayurtlarımızdan, ölüm ve ağıt dolu sürgün yollarında uzun ve kimsesiz göç katarlarıydık. Ki bigâne de değildir buralı insanların hiçbirinin târihi, gözyaşından.
Kan, ateş, hastalıklar, uzun uzun trajediler ve kırımlar… Bolluk ve kıtlık … Savaş ve barış …Sonra koyun koyuna kardeşlikler … Toprak ve kelle pahasına kavgalar … Sonra bilim, sanat, felsefe ve edebiyat … Sonra uçsuz bucaksız ve örgütlenmiş bir cehâlet … Omuz omuza başkaldırı günleri gaddarların saraylarına … Sonra uzun ve yorgun suskunluklar … Hepsi tanıdık ve buralı … Hepsi anılır bu toprakların ve buralı insanların adıyla.
Say; halay, horon, bar, zeybek, gowend. Âşık ve dêngbêj. Say; Fatma, Alex, Şuşana, Ali, İzak, Denef … Say; İsâ, Musâ, Muhammed … İncil, Tevrat, Kur’an, Avesta ve Mushaf-a Reş … Say; Müslüman, Hıristiyan, Musevî, Zerdüşt, Pagan, Putperest, Yezidî, Sabiî … Alevî, Ortodoks, Nasturî, Aşkenazi, Şafiî, Katolik, Hanefî … Daha say; Diyojen, Mevlânâ, EhmêdêXanî, Aşık Civani, HelimişiXasani …Ve say mâlûma inat; Ermeni, Türk, Rum, Kürt, Keldanî, Laz, Arnavut, Yahudi, Çerkes, Tatar, Çeçen, Levanten, Azerî, Pomak, Molokan, Boşnak, Çingene, Türkmen, Gürcü, Çepni, Hemşinli, Tahtacı, Abhaz, Avşar, Manav, Zaza, Abdal, Becirmanî, Mıhalmî, Süryanî, Pontoslu, Dağıstanlı, Kumık, Karapapak, Nogay, Terekeme, Karay, Poşa … daha da nicesi …
Bilinir ki buradandır hepsi. Karışmış kadim topraklara ebrûnun bin bir rengi. Aynı şarkılar söylenmiş, ayrı ayrı dillerde. Karşılıklı sevdâlar yazılmış. Konmuş Türkmen, göçer Yörük. Oğlan Müslüman; ama Yezidî’ymiş kız. İşlenmiş kilim motiflerine; ya vuslât ya da ölüm.
Kırdırmışlar milyon kere bizi birbirimize. Zâlim de olmuşuz, mazlum da. Gelen de olmuşuz, giden de. Kalan da olmuşuz, gizleyen de. Komşu da olduk, kanlı bıçaklı düşman da. Sevdik ve nefret ettik. Sâhiplendik ve kovduk. Karıştık ve tecrit ettik. Girdik aynı kavgaya da; ama kılıç da salladık birbirimize. Ne görmemiş ve ne hissetmemiş ki bu topraklar ? Umudu mu; yoksa yok olup gitme isteğini mi ? Adanmayı mı; sırt çevirişi mi ? Kini mi; yoksa aşkı mı ? Varlığı mı; yoksulluğu mu ? Ne görmedi ki bu toprak ? Ali kıran, baş kesen kendi insanından uzak ve yurduna düşman beyler, sultanlar, imparatorlar, diktatörler … Ve görmedi mi bu toprak ?..Kızılbaş’ı, Hıristiyan’ı ve Yahudisi’yle “on bin balta olup düşman ormanına girenler”i?.. Görmedi mi ?.. En zor olanı yapıp,tüm tutku, özlem ve “her şeye rağmen yaşama” güdüsünü yenip, kendilerini halka ve yârına fedâ edenleri ?
Birbirine düşman olarak yaşamak, tüm dünyada en kolay şeydir. Bu coğrafya için konuştuğumuzda, düşman durmanın tüm dünyaya göre daha kolay olduğu da söylenebilir hattâ. Düşmanlığa ve nefrete sayısız dayanak bulunabilir, uzak durmaya ve konuşmamaya yığınla sebep devşirilebilir târihten. “Bizi kendi toprağımızda yok ettiler !”, “arkamızdan vurdular !”,”omuz omuza savaştık; ama sattılar bizi !”, “inancımızı hâkir görüp, kırdılar !”, “düşmanla işbirliği yaptılar !”, “devletten destek alıp, köylerimizi yaktılar !” , “bayrağımıza ne sevgileri; ne de saygıları var !”, “dilimizi, kimliğimizi, kültürümüzü, yâni ‘biz’ olmayı yasak ettiler !” …
Ama özünde düşman olan halklar mı; yoksa kendi çıkarları uğruna her şeyi satabilecek olan, var olanın içini boşaltarak ve onu yok sayarak, olmayanı “işte inanacağınız gerçek!” diye dayatan ağalar, beyler mi ? Savaşa evet !.. Ama bu savaş, kime ve neye karşı olmalı ? O ağaların ve beylerin tam da istediği gibi birbirimize karşı mı sürmeli bu savaş, bir taraf yılana ya da yok olana dek? Yoksa savaş, ağalar ve beylerin siyahtan, ölümden ve garibân kanından inşaa ettiği kalelere karşı ortakça mı olmalı ?Sorunun cevabı basit değil mi?
Aşîkârsa sorunun basit cevabı ekmeği, adâleti, kurtuluşu, özgürlüğü ve insanın birliğini düşleyen herkes için eğer. O zaman bu yaşlı ve bitkin coğrafyanın yaralarını hep birlikte sarabilmek için umut ve ışıktan silâhlarımızı hep birlikte omuzlamamız gerekir. İşte belki o vakit, güneş gerçekten de doğudan yükselir ve topraklarımız binlerce yıldır hasret bırakıldığı kutlu nihâyetin altın zerrelerinden şerbetini kana kana yudumlar ve aynı şerbetten kendisi gibi bahtı kara nice toprakla paylaşır.
20.11.2011 / Ankara
Çeviri: Mahir Özkan
As dağes Anatoliya u Mezopotamya a. Kiç me Balkanner, kiç me Kafkasya, kiç me al Meçki Asya…Kani
meges hosa dzenvadz u xarevadzig joğovurtneri kedin. Kani meges “al soy dağ” mankale dun
pernadzunik as dağes. Kani meges kaşvetsag, zalimnun apvenus aradz maridunerus, mernuş u kovuş
like surgyun campanun ergen u anmart gyoçi katarnernaki. Zate as dağis marterun zatnu megin tarixe
arants ardesuk ça.
Ağun, giyag, hivandutunner, ergen ergen trajedyaner u çartunner…unutun u çunutun…griv u
pax…hedev kork a kork ağparutunner… Xoğ u kelox i hama gağvaner… Hedev kidutun, zenaat, felsefe
u kiraganutun… Hedev emmen dağ liktsutsadz u miyatsvadz meg çkidanutun… us a us temelluşi orer
xettarnun sareynerun…Hedev ergen u tatradz antsenutunner…Emmen nal cançvun u as
dağtsi…emmenin vaan xosvi gu as xoğerus u as dağtsi marterun anunnerov.
Hamra; halay, xoron, bar, zeybek, gowend. Aşiğ u dengbej. Hamra; Fatma, Alex, Şuşan, Ali, İzak,
Denef …Hamra; Hisus, Movses, Mommed…Astvadzaşunç, Tevrad, Guran, Avesta u Musaf-a
Reş…Hamra; Musliman, Xristiyan, Musevi, Zerduşt, Pagan, Putperest, Yezidi, Sabii…Alevi, Ortadoks,
Nasturi, Aşkenazi, Şafi, Katolik,Hanefi…Al hamra; Diyojen, Mevlânâ, Ehmêdê Xanî, Aşık Civani,
Helimişi Xasani … U hamra kidanuşin innadina; Hay, Turk, Hun, Kurd, Keldani, Con, Alban, Hrakan,
Çarkas, Tatar, Çeçen, Levanten, Azeri, Pomak, Malokan, Boşnax, Lom, Turkmen, Gurci, Çepni,
Hamşentsi, Daxtaci, Abxaz, Avşar, Manav, Zaza, Abdal, Becirmani, Mihalmi, Asori, Pontostsi,
Dağistantsi, Kumik, Garapapax, Nogay, Terekeme, Karay, Poşa, al a şader… Kidevi ta as dağnanin
emmenna. Xarevadza hin xoğerun ebruyin hazarumeg kuyn e. Nuyn xağer astevadza, uruş uruş
lizunerun. Tema tem seruşner kervadza. Nestadza Turkmene, gyoçmişenoğ Yoruğe. Dağan Musliman;
ağçige Yezidier. Kordzevadza kilimin vaan; megelluş e ça na mernuş e.
Çarteldevadzunin meg mezi miliyon danum. Zalimal ağadzik mazlum al. Egoğnal ağadzik, ertoğnal.
Ginoğnal ağadzik, barvoğnal. Tergits al ağak, ağunot tenag duşman al. Siretsak u nefret aak. Dir ellak
u tertsutsak. Xarevetsak u tecrit aak. Medak nuyn grive; ama meg mezi al tur tapetsak. İnç desedzuni
u inç hissetmiş ağadz çuni as xoğeres? Umude ta; ça na gorsevuş u ertuş uzuşe ta? Adanmiş elluşe ta;
lerte tarnuşe ta? Kine ta; ça na ser e ta? Unanutune ta; çunanutune ta? İnçer desav oç as xoğes? İnçu
kidim yes kidim asoğ, uyne joğovurtan heru, uyne yurdin duşman beyner, sultanner, imparatorner,
diktatorner…Desav oç ta as xoğes? Kizilbaş e, Xristiyan e u Yahuditsov “dasehazar gatsin ellelov
duşmani tsağudniyus mednoğner” e? Desav oç ta? Emmenu tejar e enelov, pernevuş, garadnuş u “inç
u elli abruş” uzuşe ağtelov, uynman joğovurti u hekutsi hama antsnoğnerun.
Yuur megin duşman ellelov abruşe as aşxaris emmenu tetev pan na. As coğrafyayis vaan ta xosik gu,
duşman elluşe aşxaris uruş dağnuke putenes na al teteva asel garik. Duşmanutun u nefret enuşi hama
çhamrevel pan kednevi gu, heru gunguşi u xosuş çelluşi hama çhamrevel pan kednevi gu tarixan.
“Mezi mer xoğin çartetsin!”, “hedetvenus tevin!”, “usaus griv aak, dzağetsin mezi!”, “avduşniyes
bidzig desan u çartetsin mezi!”, “duşmanov miutun ayin!”, “dovlete hedetniye arin u kağiyes
koletsin!”, “mer troşakin inç ser unin; inç al saygi unin!”, “mer lizun, mer vovutun e, mer kultur e,
yani “mek” elluşe yasağ ayin!”….
Şidag e duşman elloğe joğovurtnernin ta; ça na uyne hama emmenşen dzağe garnoğ, inçu gona meçe
turs hanelov u anu pan ça asoğ, incik çelloğin al “aha avduşi şidage!” deyi arçetvenis tenoğ ağaner,
beynernin ta? Grivin ha!...u vor grivin, um u inçi tem elloğa as grives? An ağanerun u beynerun
uzadzin bes mek mezi tem ellelov ta keşoğa as grives, meg semte inçuk ağtevi u gorsevi? Ça na grive
ağanerun u beynerun sevan, mernuşan u anderi ağunan şinvadz kalenerun tem elloğa ta hedra?
Hartsumin cevabe garca al? Pats al ta a hartsumin cevabe hatse, adalete, xalesuşe, azadutune u
marterun miutune uzoğ emmen hokets hama; en tame as şad daregan u tatradz coğrafyayis xotsiye
hedra lavtsenuşi hama umudan u lusan şinvadz livorniyes hedra usuşniyes bidi. En tame arakage
şidag arevelkan partsena gu u xoğeres hazar darvan şad garad vartervadz medz tamnetskin altunan
şarbate gulguda u nuyn şarbatan anu bes cagadakir e sev inçu xoğ go anots al guda.
Burası Anadolu ve Mezopotamya…
Biraz Balkanlar, biraz Kafkasya, biraz da Orta Asya … Kimimiz burada doğup karıştık halklar ırmağına. Kimimiz “daha iyi bir yer” arayışı sonunda yurt tuttuk burayı. Kimimizse sökülüp atıldık, zâlimin elimizden aldığı anayurtlarımızdan, ölüm ve ağıt dolu sürgün yollarında uzun ve kimsesiz göç katarlarıydık. Ki bigâne de değildir buralı insanların hiçbirinin târihi, gözyaşından.
Kan, ateş, hastalıklar, uzun uzun trajediler ve kırımlar… Bolluk ve kıtlık … Savaş ve barış …Sonra koyun koyuna kardeşlikler … Toprak ve kelle pahasına kavgalar … Sonra bilim, sanat, felsefe ve edebiyat … Sonra uçsuz bucaksız ve örgütlenmiş bir cehâlet … Omuz omuza başkaldırı günleri gaddarların saraylarına … Sonra uzun ve yorgun suskunluklar … Hepsi tanıdık ve buralı … Hepsi anılır bu toprakların ve buralı insanların adıyla.
Say; halay, horon, bar, zeybek, gowend. Âşık ve dêngbêj. Say; Fatma, Alex, Şuşana, Ali, İzak, Denef … Say; İsâ, Musâ, Muhammed … İncil, Tevrat, Kur’an, Avesta ve Mushaf-a Reş … Say; Müslüman, Hıristiyan, Musevî, Zerdüşt, Pagan, Putperest, Yezidî, Sabiî … Alevî, Ortodoks, Nasturî, Aşkenazi, Şafiî, Katolik, Hanefî … Daha say; Diyojen, Mevlânâ, EhmêdêXanî, Aşık Civani, HelimişiXasani …Ve say mâlûma inat; Ermeni, Türk, Rum, Kürt, Keldanî, Laz, Arnavut, Yahudi, Çerkes, Tatar, Çeçen, Levanten, Azerî, Pomak, Molokan, Boşnak, Çingene, Türkmen, Gürcü, Çepni, Hemşinli, Tahtacı, Abhaz, Avşar, Manav, Zaza, Abdal, Becirmanî, Mıhalmî, Süryanî, Pontoslu, Dağıstanlı, Kumık, Karapapak, Nogay, Terekeme, Karay, Poşa … daha da nicesi …
Bilinir ki buradandır hepsi. Karışmış kadim topraklara ebrûnun bin bir rengi. Aynı şarkılar söylenmiş, ayrı ayrı dillerde. Karşılıklı sevdâlar yazılmış. Konmuş Türkmen, göçer Yörük. Oğlan Müslüman; ama Yezidî’ymiş kız. İşlenmiş kilim motiflerine; ya vuslât ya da ölüm.
Kırdırmışlar milyon kere bizi birbirimize. Zâlim de olmuşuz, mazlum da. Gelen de olmuşuz, giden de. Kalan da olmuşuz, gizleyen de. Komşu da olduk, kanlı bıçaklı düşman da. Sevdik ve nefret ettik. Sâhiplendik ve kovduk. Karıştık ve tecrit ettik. Girdik aynı kavgaya da; ama kılıç da salladık birbirimize. Ne görmemiş ve ne hissetmemiş ki bu topraklar ? Umudu mu; yoksa yok olup gitme isteğini mi ? Adanmayı mı; sırt çevirişi mi ? Kini mi; yoksa aşkı mı ? Varlığı mı; yoksulluğu mu ? Ne görmedi ki bu toprak ? Ali kıran, baş kesen kendi insanından uzak ve yurduna düşman beyler, sultanlar, imparatorlar, diktatörler … Ve görmedi mi bu toprak ?..Kızılbaş’ı, Hıristiyan’ı ve Yahudisi’yle “on bin balta olup düşman ormanına girenler”i?.. Görmedi mi ?.. En zor olanı yapıp,tüm tutku, özlem ve “her şeye rağmen yaşama” güdüsünü yenip, kendilerini halka ve yârına fedâ edenleri ?
Birbirine düşman olarak yaşamak, tüm dünyada en kolay şeydir. Bu coğrafya için konuştuğumuzda, düşman durmanın tüm dünyaya göre daha kolay olduğu da söylenebilir hattâ. Düşmanlığa ve nefrete sayısız dayanak bulunabilir, uzak durmaya ve konuşmamaya yığınla sebep devşirilebilir târihten. “Bizi kendi toprağımızda yok ettiler !”, “arkamızdan vurdular !”,”omuz omuza savaştık; ama sattılar bizi !”, “inancımızı hâkir görüp, kırdılar !”, “düşmanla işbirliği yaptılar !”, “devletten destek alıp, köylerimizi yaktılar !” , “bayrağımıza ne sevgileri; ne de saygıları var !”, “dilimizi, kimliğimizi, kültürümüzü, yâni ‘biz’ olmayı yasak ettiler !” …
Ama özünde düşman olan halklar mı; yoksa kendi çıkarları uğruna her şeyi satabilecek olan, var olanın içini boşaltarak ve onu yok sayarak, olmayanı “işte inanacağınız gerçek!” diye dayatan ağalar, beyler mi ? Savaşa evet !.. Ama bu savaş, kime ve neye karşı olmalı ? O ağaların ve beylerin tam da istediği gibi birbirimize karşı mı sürmeli bu savaş, bir taraf yılana ya da yok olana dek? Yoksa savaş, ağalar ve beylerin siyahtan, ölümden ve garibân kanından inşaa ettiği kalelere karşı ortakça mı olmalı ?Sorunun cevabı basit değil mi?
Aşîkârsa sorunun basit cevabı ekmeği, adâleti, kurtuluşu, özgürlüğü ve insanın birliğini düşleyen herkes için eğer. O zaman bu yaşlı ve bitkin coğrafyanın yaralarını hep birlikte sarabilmek için umut ve ışıktan silâhlarımızı hep birlikte omuzlamamız gerekir. İşte belki o vakit, güneş gerçekten de doğudan yükselir ve topraklarımız binlerce yıldır hasret bırakıldığı kutlu nihâyetin altın zerrelerinden şerbetini kana kana yudumlar ve aynı şerbetten kendisi gibi bahtı kara nice toprakla paylaşır.
8 Mart 2012 Perşembe
Oratsuts / Takvim
dari: yıl
darva yeğanak: mevsim
amis: ay
şapat: hafta
or: gün
kişer: gece
hakvan: sabah
tsorog: öğlen
igun: akşam
ereg: dün
asor: bugün
hekuts: yarın
oxt: zaman
jamanak: zaman
jam: saat
rope: dakika
vargyan: saniye
darva yeğanakner / mevsimler
aşun: sonbahar
tsemer: kış
karun: ilkbahar
amar: yaz
amisner / aylar
nordari: ocak
gyucuğ: şubat
mard: mart
abril: nisan
mayis: mayıs
kiyaz: haziran
çuruğ: temmuz
ağustos: ağustos
seftagyuz: eylül
ortagyuz: ekim
axergyuz: kasım
garakeş : aralık
orer / günler
erguşapti: pazartesi
yerekşapti: salı
çorokşapti: çarşamba
henkşapti: Perşembe
urpat: cuma
şapat: cumartesi
giragi: pazar
23 Ocak 2012 Pazartesi
Ardala' dan Maniler / Ardala' tsan Maniner
1-
ardala' nun içinde
duman yayılmak olmaz
eskiden sevda iduk
şimdi ayrilmak olmaz
ardala kağin meçe
tsadze meral engil çi
hin sevdaluğ enoğe
himi ayri ellil çi
2-
ardala duz köyidur
kuri çimen yeridur
yaşa ardala yaşa
sevduğumun köyidur
ardalan pos kağmena
xodiye çor dağmena
abris ardala abris
siradzes an kağina
3-
tara saçuni tara
iki yani bir olsun
ikimuzun mezari
taşten çamurden olsun
sandra ka mazed sandra
ergu semte mem elli
ergusis kerezman e
karan u coran elli
4-
dağ başina kirazlar
meyva verur yemezler
boşina sevda olduk
beni sana vermezler
sarin kelxun palenin
pal guda u udel çin
sud dağe sevda ağak
indzigi kezi dal çin
kaynak kişi: Ardeletsi Suti
joğvoğ u hamşentsnag tarkmanoğ: mahir özkan
ardala' nun içinde
duman yayılmak olmaz
eskiden sevda iduk
şimdi ayrilmak olmaz
ardala kağin meçe
tsadze meral engil çi
hin sevdaluğ enoğe
himi ayri ellil çi
2-
ardala duz köyidur
kuri çimen yeridur
yaşa ardala yaşa
sevduğumun köyidur
ardalan pos kağmena
xodiye çor dağmena
abris ardala abris
siradzes an kağina
3-
tara saçuni tara
iki yani bir olsun
ikimuzun mezari
taşten çamurden olsun
sandra ka mazed sandra
ergu semte mem elli
ergusis kerezman e
karan u coran elli
4-
dağ başina kirazlar
meyva verur yemezler
boşina sevda olduk
beni sana vermezler
sarin kelxun palenin
pal guda u udel çin
sud dağe sevda ağak
indzigi kezi dal çin
kaynak kişi: Ardeletsi Suti
joğvoğ u hamşentsnag tarkmanoğ: mahir özkan
20 Ocak 2012 Cuma
HEMŞİN YEĞNOVİT-ELEVİT YERLEŞİM BİRİMİNİN TARİHİ VE BU YER İSMİNİN ETİMOLOJİSİ
Lusine Sahakyan
Filoloji bilimleri
doktoru
doçent, Türkolog
Hemşinli dostlarımız,
Çayeli ve Hopa ilçelerinde bizi ağırlayan Kemal Nabi Ünal’a, İstanbul’daki
“Vova” müzik grubunun kurucusu ve vokalisti Hikmet Akçiçek’e ve bizi
Yeğnovit Khaçikar kilisesinin yıkıntılarına götüren, Kito (Gito)
Yaylası’ndaki “Koçira” misafir evinin sahibi, fotoğrafçı Serhan Pirpir’e
teşekkürlerimizi bildiririz.
Diyalektolojik ve
demografik araştırmalar yapmak niyetiyle 2011 yazında Rize İli, Çamlıhemşin
İlçesi ile Çayeli (Mapavri) İlçesi, Senoz bölgesinde bulunan Hemşinli yerleşim
yerlerini ziyaret ettik. Ermenistan Cumhuriyeti Bilimler Milli Akademisi
Arkeoloji ve Etnografya Enstitüsü araştırma görevlisi, Ermenistan’daki “Hamşen”
Hemşerilik-Hayırseverlik Derneği başkan yardımcısı, “Dzayn Hamşenakan” dergisi
baş editörü Sergey Vardanyan da ekibe dâhildi. Senoz, XVI. yüzyıl Osmanlı
Tahrir Defterleri’nde Eksanos olarak, Hemşin İlçesi’nin nahiyelerinden[1] biri olarak,
Ermeni kaynaklarında ise Senozor[2] veya
Senedzor-“Senez Dere[3]” adıyla geçmektedir.
Kaptanpaşa (Mesahor)
ve Babik köylerini geçtikten sonra birkaç günlüğüne Cutinç (Çutnik) Köyü’nde,
Kemal Nabi Ünal’ın evinde ağırlandık. Ertesi günü, Ünal’ın önderliğinde,
Hohunç/Khokhunç Köyü’nü, Çemerots (Dzımerots/kışlak) yerleşimini, Makribudam
Köyü’nü, Çermeç (Cırmec/suiçi), Şemşoğut, Baltaş yaylalarını geride bırakarak,
Kaçkar’ın üçüncü yüksek tepesi olan Tahfur (Tagvor[4] (3400 m.) en
yüksek yamacında bulunan ve aynı isimle anılan yaylaya ulaştık.
Kaçkar
Kaçkar’ın Üçdoruk
(3711 m., Verçenik/Varşambak) tepesi karşımızda gözüktü. Aşağıda, vadide ise
Başköy, Ortaköy ve Aşağıköy köyleriyle eski Hemşin (Hamşen) veya Baş Hemşin
gözükmekteydi. Tahfur yaylası, Başköy’ün hemen üstünde bulunmaktadır. Kaçkar’ın
diğer tepesi ise Kavron’dur ve yüksekliği 3937 m.dir.
Yukarıda saydığımız
tüm yerleşim birimleri Hemşinlilerle meskûndur. Cutinç Köyü’nde, Kemal Nabi ve
köy muhtarı Temel’den (soyadı eskiden Khaçikoğlu olmuştur) bölgede ve köy
sakinleri tarafından konuşulan Türkçede günümüzde hâlâ kullanılan ve Hemşin
lehçesinden geriye kalmış olan çok sayıda gündelik konuşma ve arıcılıkla ilgili
kelimeler ile mikro yer isimleri kaydettik. Çamlıhemşin (eski adı Aşağı Vije –
Nerkin Vije) İlçesine bağlı Gito (Kit [Erm. burun]+o) ve Cırovit (Cur [su]+
hovit [vadi]) yaylalarında da birkaç gün boyunca diyalektik kayıtlar yapma
olanağı bulduk.
Bu ziyaretimiz
esnasında, günümüzde Türkiye’nin Rize İli, Çamlıhemşin İlçesi’ne dâhil olan,
Ermenilerin Hemşin bölgesinin tarihi Yeğnovit/Elevit (günümüzde Yaylaköy)
yerleşim yerinde de demografik, toponimik ve topografik yeni ve önemli veriler
kaydettik. Buradan, Çamlıhemşin’in merkezinden Şenyuva’ya (eski adı Şınçiva,
Çinçiva), daha sonra da Cancik (Çançik) ve Çat (eski adı Tap) köylerine doğru
uzanan yoldan Zil Kale’ye (Zir veya Nerkin Amrots/İç Kale) vardık. Yeğnovit,
Çamlıhemşin’in merkezinden 34,5 km. Çat Köyü’nden ise 7-8 km. uzaklıkta
bulunmakta olup, deniz seviyesinden 1800 m. yüksekliktedir[5].
Yeğnovit-Elevit
köyünden bir manzara. Karşıdaki ise Cagat/Cagut dağı.
Khaçivanak (bu yer
ismi Khaç/haç+i (birinci tamlama)+vank/manastır, Ermenice kaynaklarda Khaçivank
olarak geçmektedir) ve Tirovit veya Tırovit (tahminimize göre bu yer ismi Ter
(sahip, peder, Tanrı)+hovit (vadi) kelimelerinden, ter>tir>tır ses
değişimiyle meydana gelmiştir) yaylalarının kesiştiği yerde bulunan
Yeğnovit/Elevit köyü, yerinde tespit ettiğimize göre Cagut/Cagat (Çakat),
Tavteni ve Ser (Sar- Erm. dağ) anılan yüksek dağlarla çevrelenmiştir. Tavteni
Dağı, tamamen gür ormanlarla kaplıdır. Kanımızca, bu yer isminde tav (sık orman
anlamında)+ut (bir şeyin bolca bulunduğunu gösteren ek)+eni (nev’i gösteren ek)
oluşumlarından meydana gelmiş olduğunu düşünmekteyiz. Yeğnovit’in Tavteni
Mahallesi tam da bu dağın altında bulunmaktadır.
Bölge sakinlerinden,
Yeğnovit, Cagat ve Tavteni dağları arsından geçen yolun, Tırovit (Ter hovit),
Palovit (bal/vişne hovit), Karunç, Amlakit ve Samistal (Zargestal olarak da
anılmaktadır, Kito (Gito) yaylasında bu yer isminin Cargistal, Cargistan ve
Cargıstan söyleyiş şekillerini de kaydettik) yaylalarına çıktığını öğrendik. Bu
yüksek yaylalardan akan ve yöre halkı tarafından Elevit Nehri olarak anılan
Yeğnovit Nehri, Haçivanak’tan (Khaçivank) geçen ve aynı isimle anılan nehre
karışarak Çat (Tap) Köyü’nün altından geçen Hemşin Nehri’ne boşalmakta, bu nehir
ise Çat’tan aşağıda, Zilkale yakınlarında Fırtına (Fortuna) Nehri’ne
karışmaktadır. Fırtına Nehri ise Çamlıhemşin’den geçerek Karadeniz’e
ulaşmaktadır.
Eskiden Ermenilerle
meskûn olan Yeğnovit, günümüzde yazlık sayfiye merkezine dönüşmüş durumdadır.
Hemşinliler, Mayıs ayından Ekime kadar yaz tatillerini burada geçirmektedir.
Ağustosta, günümüzde onlar için artık sadece şarkılar ve danslar eşliğinde
sürdürülen folklorik bir eğlenceye dönüşmüş olan Vardavar’ı (Vartivor)
kutlamaktadırlar. Kışın ise, bol kar yağışı yüzünden burada hemen kimse
kalmamaktadır. Bölgede, muhtarlığa sahip tek köy Elevit olup, günümüzde Türk
resmi kayıtlarında Yaylaköy olarak belirtilmektedir. Bu yerleşim yerinin ismi
resmi olarak değiştirilmiş olmakla birlikte, eski, yerel-lehçesel Elevit şekli
hâlâ kullanılmaktadır.
Ermeni kaynaklarındaki
bilgilere göre Yeğnovit, XV.-XVI. yüzyıllara kadar ruhanî kültür ve Ermeni
yazım merkezlerinden biri olarak ünlüydü. Yazıcı Karapet’in 1499-1528
yıllarında bu mekânda istinsah ettiği Bıjışkaran (tıp kitabı),
Tonatsuts-Avetaranatsuyts (yortu kitabı), farklı konuların derlendiği bir
kitap, Nerses Şnorhali’nin “Hisus Vorti” (çocuk İsa), iki Maştots (dini kitap),
üç şaraknots (ruhani şarkılar kitabı), ayrıca yazıcı Hovhannes Malaz’ın/Mağaz
1517 yılında istinsah ettiği Bıjışkaran ve 1523 yılında kopyaladığı İncil
günümüze ulaşmıştır. Bu elyazmalarının içinde üretim yılı, yeri ve yazıcıların
isimleri kesin olarak belirtilmiştir. Hemşin’de yazılan bu elyazmaları,
Mıhitaryan Birliği üyesi H. Taşyan[6] ve
akademisyen L. Khaçikyan[7] tarafından
incelenmiştir. Yeğnovit Köyü yakınlarında bulunan Khaçikar veya Khaçik hor
manastırı yazıcısı Karapet’in 1504 yılında istinsah ettiği elyazmasından H.
Taşyan’ın yaptığı alıntının bir bölümünde şöyle okumaktayız “Bu kitap Hemşin
ülkesinde, Yeğnovit Köyü’nde, Surb (Aziz) Khaçik hor manastırında[8] yazılmıştır”. L.
Khaçikyan’a göre, Khaçikar veya Khaçik hor manastırı “Hamşen’deki
manastırlardan en tanınmışı, fakat tek olmamış, XV. yüzyıl ortalarında
Hamşen’de, Koştents ve Khujka adında 2 manastır daha var olmuştur…”. Diğer
manastırlarda da Ermeni yazıcılar çok sayıda kitap istinsah etmişlerdir[9]. L. Khaçikyan’ın
belirttiğine göre “Hamşen’de daha onlarca ve yüzlerce farklı elyazmaları ve
kültürel değerlerin üretilmiş olmasından şüphe duymamak gerekir, fakat bunlar
son yüzyıllar içinde barbar egemenler tarafından yok edilmiş veya bilim dünyası
tarafından bilinmemektedir[10]”.
Yeğnovit-Elevit’ te
H. Taşyan’a göre,
Yeğnovit manastırının Khaçik hor ismi Kackar Dağı’nın isminden gelmekte,
Kackar>Khaçkar>Khaçik hor şeklinde değişime uğramıştır[11]. Kackar ismi ise büyük
bir ihtimalle kack (zebanî, cin, peri)[12] ve kar (taş)
kelimelerinden oluşmuştur (bu yer isminin bu şekilde yorumlanması S. Vardanyan
tarafından belirtmiştir). Fikrimizce, bu yer ismi L. Khaçikyan’ın önerdiği
Kafkasya’daki Kaşgiri’yle ilgisi bulunmamaktadır[13]. Ermeni kaynaklarında
Hamşen, geçit vermez ve puslu, gür ormanları sayesinde “ışıksız ülke”, Kaçkar
ise “Kackar cini[14]” olarak da
anılmıştır. Ermenicede, “kack” kökünden türeyen kackot, kackotil, kackakami,
kackadzayn, kackadzor, kackatun, kackakar[15] kelimeleri
vardır.
Yerel halk tarafından
da günümüzde bu dağ silsilesinin Kaçkar ismi korunmaktadır. Bunun haricinde,
Hemşin folklorunda cinler ve perilerle ilgili çok sayıda hikâye bulunmasını
tesadüf olarak kabul etmemek lazım.
Yeğnovit manastırı,
farklı bir tarihi olayla da ünlüdür. Hemşin’de yazılmış olan elyazmalarından
görüldüğü üzere, Kackar Dağı eteklerinde yapılan çatışmalar esnasında V.
yüzyılda şehit düşen Vardanants savaşçıları ve komutanları Hımayak Mamikonyan
(Vardan Mamikonyan’ın kardeşi)[16], Yeğnovit’in Khaçekar
veya Khaçik hor adıyla anılan manastırında defnedilmişlerdir. Peder Karapet,
1504 yılında istinsah ettiği elyazmasında “Ülkemizin korunması için Aziz
Vardanants şehitlerinin kemikleri, Hemşin ülkesinin Yeğnovit Köyü’nde bulunan,
Aziz Astvadsadsin ve Aziz Sion’un himayesi altındaki Khaçik hor manastırında
toplanmıştır[17]”,- demektedir. Ğ. Alişan da “Demirdağ Dağı altında
bulunan Baş-Hamşen’in başlıca yerleşim yeri Hamşen’de bulunan Khaçekar Dağı’nda
eski bir manastır vardır ve bu manastırda Vardanants şehitlerinin kemikleri
saklanmaktadır[18]”,- demektedir. Bu veriler ışığında, Yeğnovit’te
bulunan bu manastırın, en azından XVIII. yüzyılda Hemşin Ermeni halkının zorla
İslamlaştırılmasına kadar önemli bir ziyaret yeri olduğu belli olmaktadır.
Aşağıda görebileceğimiz gibi, halkın zoraki İslamlaştırılmasından sonra dahi,
XX. yüzyıla kadar bu konumunu korumuştur. Rahip Minas Bıjışkyan’ın belirttiğine
göre “Khaçikkar manastırı Ermeniler ve yabancılar arasında sayılan bir ziyaret
yeri olmuştur. Bu manastırın yanında büyük bir çan bulunmuştur ve orada büyük
bir mezarlık vardır… Ermeniler ve Türkler günümüze kadar bu mezarlığa ziyarete
gitmektedir[19]”. Bıjışkyan, “günümüze kadar” diyerek XIX. yüzyıl
başını kastetmektedir.
Yıkılmış olan
Khaçekar (Khaçik hor) vank’ının (manastırının ) bulunmuş olduğu
yer
Yazısında belirtmiş
olduğu Türkler ise İslamlaştırılmış/Türkleştirilmiş Hemşinlilerdir. Daha erken
dönemde yazılmış olan Ğ. İnciciyan’ın verileri de bunu kanıtlamaktadır,
XVII.-XVIII. yüzyıllarda Hemşin’in “bölgedeki tüm köylerinin baskılarla vergi
toplanması neticesinde Türkleşmiş olmasına rağmen, hâlâ Hıristiyan olarak
kalmış olanlar vardır ve köylerde eski kiliseler ayaktadır, din adamları yoktur,
sadece yılda birkaç kere Yeğovit Köyü’ndeki papaz buraya uğramaktadır. Türkler
de günümüze kadar Ermenice konuşmaktadır,… perhiz tutmakta ve Hıristiyanlığa
ait diğer dini kuralları yerine getirip kiliseye gitmektedirler…[20]”
Manastırın
yıkıntıları, Elevit Köyü’nden öteye, Cagut/Cagat (Çakat) Dağı istikametinde
bulunan yüksek bir tepe üzerinde bulunmaktadır. Yerleşim yerinden 45 dakika
yürüyerek tepeyi tırmandık ve acı manzarayı gördük. Manastırın sadece temeli
kalmıştı. Sağa sola dağılmış kesilmiş taşlar ve otların örtmüş olduğu çeşme
yalağı veya Hemşinlilerin diliyle avzon (Erm. avazan/havuz). Yer-yer kazılmış
çukurlar da bulunuyordu. Yerel halkın anlattığına göre değişik yerlerden
gelenler altın aramak maksadıyla manastır ve çevresine zarar vermişler.
Temellerinden kalanın ölçütlerinden, Khaçik hor manastırının hayli büyük bir
yapı olduğu anlaşılmaktadır.
Manastırın kurulması
için seçilen yüksekçe yer de etkileyici olup, bu yapı hemen tüm Aşağı
Vije (Çamlıhemşin) Vadisi’ne hâkim konumda olmuştur. O. Öztürk’ün
derlediği “Ansiklopedik Karadeniz Sözlüğü”ne istinaden “Yeğnovit manastırı,
yerel halk tarafından Suhup Minas Kilisesi (Surb/Aziz Minas kilisesi[21]) olarak da
adlandırılmaktaydı.
Manastırın bu isminin
nereden kaynaklandığına dair şimdilik bir şey söylemek mümkün değil. Bu konu,
incelemeye gerek duymaktadır. Aynı ansiklopedide belirtildiğine göre Yeğnovit,
zamanında demircileriyle de meşhur olup, Hamşen’deki Demirdağ olarak anılan
dağın demir madenlerinden getirilen hammadde burada işlenmiştir[22].
Demografik veriler
Ermeni kaynaklarının
verilerine göre, Osmanlı İmparatorluğu’nun İslamlaştırma politikasına en uzun
süre karşı koyanlar Yeğnovitliler olmuştur. Ğ. İnciciyan’nın belirttiğine göre
“Yevoğüt veya Yeğiovit. Hamşin bölgesinde bulunan köy. Bu köyün sakinleri tüm
Ermeni milletinin içinde göze batmaktaydı, fakat günümüzde yarı-yarıya
Türkleşmişlerdir…[23]” Ğ. İnciciyan’ın bu
bilgilerinden yararlanan H. Taşyan da, köy halkının yarısının 1806 yılında
Müslümanlığa geçmiş olduğunu yazmaktadır[24]. P. Tumayants,
Hemşinlilerin Hıristiyanlıkla ilgili tüm emareleri kaybetmiş olup, bu devasa
bölgede sadece ünlü Yeğnovit (Elehovit) Köyü’nde yirmi ailenin Hıristiyan
inancına bağlı kalmış olduklarını kaydetmektedir[25]. P. Tumayants’ın bu
tespitleri XIX. yüzyılın ikinci yarısıyla ilgilidir.
Yeğnovit yerleşim
yeriyle ilgili bazı bölük-pörçük bilgilere Osmanlı ve Türk kaynaklarında da
rastlamak mümkündür.
1831 yılında, Osmanlı
İmparatorluğu’ndaki erkekleri tespit etmek amacıyla nüfus sayımı yapılır.
Müslümanlar ve Hıristiyanlar farklı defterlere kaydedilir[26]. Osmanlı
arşivlerinde, Hemşin Kazası’yla ilgili sayım defterleri bulunmaktadır. Bu
defterlerde, aşağıda belirtilen maddeler ve veriler bulunmaktadır. 1252 (1836)
yılı, Hemşin Kazası reaya nüfusu sayım defteri; 1254 (1838) yılı, Hemşin Kazası
Müslümanları defteri; 1258 (1842) yılı, Rize Kazası İslam ve reaya nüfusu,
Hemşin Kazası reaya nüfusu defteri; 1265 (1848) yılı, Hemşin Kazası gayrimüslim
vatandaşlar defteri[27].
1848 defterlerine
istinaden Elevit’te 10 hane, 39 erkek nüfus kaydedilmiş, bunlardan 9’u ticaret
maksadıyla Ünye, Trabzon, Kırım, Erzurum ve Kutayis’e yerleşmişlerdir. Trabzon
Vilayeti’nin 1876 yılı Osmanlı salnamelerinde Yeğnovit, “Elevid Kariyesi”
(Elevit Köyü) olarak geçmekte, yani daha o zamanlar köy statüsünde
bulunmaktaydı.
1876’da burada 17
hane, 21 Müslüman kaydedilmiştir[28]. 1877 yılı defterinde
Elevit’te 11 hane, 31 Müslüman kaydedilmiştir[29]. Bir yıl arayla
kaydedilmiş olan yıllıkların verileri çelişkili ve şüpheli gözükmektedir. Her
halükârda, 21 kişiyi 17 haneye böldüğümüzde, her eve 1,5 erkek nüfus düşmekte,
31 kişi 11 haneye böldüğümüzde ise, her eve 2,5 kişi erkek nüfus düşmektedir.
Yeğnovit nüfusunun eskiden Hıristiyan Ermeni olduklarını hesaba kattığımızda,
Ermeni ve yabancı kaynakların belirttiğine göre, ananevi Ermeni ailesinin
ortalama sayısını (ailenin tüm fertleri) en azından ona katlanmış olarak
saymamız gerekmektedir[30]. Bu durumda ise,
sadece 17 hanenin karşılığı olarak 170 kişiye ulaşmaktayız. Hemşinliler, İslama
geçtikten sonra da çok çocuklu aile geleneğini korumuşlardır[31]. Kanımızca, Yeğnovit
yerleşim yerinin, milli karakterini uzun süre koruyabilmesinin sebeplerinden
biri, yerleşim yerinin nüfus yoğunluğu olmuştur.
Aynı defterlerde,
küçük bir adacık gibi Elevit’te yaşayan Hıristiyan Ermeni nüfusla ilgili bir
bilgi bulunmaması da enteresandır. 1806 yılında sadece köyün yarısının
Müslümanlığa geçtiğini ve P. Tumayants’a istinaden, XIX. yüzyılın ikinci
yarısında 20 ailenin hâlâ Hıristiyan olduğunu hesaba katarsak, o zamanlar 20
ailenin, yani köyün yarısının mühtedi Hemşinli olması gerekmekteydi. Hâlbuki
Osmanlı salnamesinde, Elevit’te sadece Müslüman haneleri kaydedilmişti, üstelik
şüpheli verilerle.
Dahası, Türkiye’de
yayınlanmış olan “Ansiklopedik Karadeniz Sözlüğü”nde “Elevit” maddesi altında,
XX. yüzyıl başında Elevit’te az sayıda Ermeni’nin bulunmuş olduğu
belirtilmektedir. Sözlüğün yazarı tarafından enteresan bir hikâye de
anlatılmaktadır. “Yaşlı annesiyle beraber kalan Pedros adındaki otuzuna gelmiş
bir Hay (burada yaşayanlar kendilerine Ermeni denmesinden hoşlanmazlarmış,
onlara Hay denmiş)” komşu Koluna Köyü’nden İslamlaşmış bir Hemşinli kızla
evlenir. Evlendikten bir süre sonra Petros din değiştirip Müslüman olmaya karar
verir. Oğlunun din değiştirmesi, annesi üzerinde ağır etki yapar. Günün birinde
köylüler onu değirmenin yanında ağlarken görür ve Talin teyzeye ağlamasının
sebebini sorarlar. O ise şöyle cevaplar, “Niyel ağlamayayım ka (kız)? İsa’dan
yüz çevirdi, şimdi de Muhammed’i küstürürse öbür dünyasından olacak[32]”. Bu kadının, sözünün
ikinci kısmını, İslami çevrenin baskılarından korkarak, mecburen söylemiş
olduğunu sanıyoruz.
Yeğnovit yerleşim
yeri, günümüzde üç mahalleye ayrılmış olup “Ansiklopedik Karadeniz Sözlüğü”ne
istinaden günümüzde 200 hanesi bulunmaktadır[33]. Genelde Küşuve
(Kuşiva), Mollaveyis (Molevits), Zil Kale, Çat (Tap), Şenköy köyleri
halkı ve eski Elevitliler yaz tatillerini burada geçirmektedir. Eski ananevi
taş temel üzerine ahşap yapıların yanında zamanla modern evler de inşa
edilmiştir. Burada yaşayan halkla birlikte yazın ülkenin farklı yerlerinden
gelen Hemşinlilerin sayısı 500’e ulaşmaktadır.
Özellikle, Ağustos
başındaki Vardavar (Vartivor) günlerinde köyün nüfusu bazen 1000-1500’e
ulaşabilmekte, Elevit, Çamlıhemşin’in en yoğun nüfuslu köy-yaylası olmaktadır.
Lakin kışın, aşırı kar yağışı sebebiyle bu yerleşim hemen-hemen boşalmaktadır.
Bol kar yağışı ve kar erimeleri, geçmişte de Yeğnovitlilere büyük zorluklar
çıkarmıştır. H. Taşyan, peder Karapet’in notlarından değerli bir veri
yayınlamıştır. Yazarın anlattığına göre kışın Hemşin dağlarına bol kar
yağdığından dolayı, Yeğnovit, 1500 yılında çığ nedeniyle önemli ölçüde zarar
görmüştür. “Yeğnovit Köyü’ne, Surb Khaçik babamıza Tanrı’nın gazabı indi,
Cıvkaydzor Vadisi’nden çığ indi ve Surb Sion kilisesini, Rıztakların harmanını,
ambar ve ahırını, buğdayını darmadağın ederek büyük zarar verdi”. Aynı yazıdan,
Patrik Tavakali ve Rum Stepanos’un ailelerinin büyük ölçüde zarar görmüş
olduğunu anlamaktayız[34]. Rize Hemşinlilerin
kullandıkları Türkçede, günümüzde de Ermenicemarag ve sarbin/sarben (ambar)
kelimelerinin geçmesi enteresandır.
Yazar ve “Kartal”
konağının sahipleri
Yeğnovit sakinleri,
yerleşim yeri yakınında bulunan ve her şeyin darmadağın edilip, artık hiçbir
şeyin kalmadığı Ermeni mezarlığını gösterdiler. Burada da, altın bulmak
niyetiyle tüm mezarlıkların tahrip edildiğini anlattılar. Konuştuğumuz kişiler,
kendilerinin Türk boylarından gelen Hemşinliler olduklarını belirtmekle
birlikte, eskiden burada Ermenilerin de yaşamış olduğunu inkâr etmemekteydi.
“Kartal” adındaki küçük misafirhanenin sahibi Halide Yıldırım ise, annesinin,
dayılarının Ermeni olduklarını hatırladığını ve o zamanlar, yani üç nesil
öncesinde, orada 50-60 hane Ermeni ve 5-6 hane Türkün yaşamış olduğunu anlattı.
Annesinden duyduğuna göre Ermeniler dini ayinlerine sadık kalmakta ve Türklerin
kendilerine dayattığı kuralları kabul etmeyip karşı koymaktaydı. Bu sebepten
dolayı, günün birinde Türk askerler gelip onları nehrin öte tarafına, dağlara
doğru sürer ve büyük bir kısmını katlederler. Bayanın anlattıklarının hangi
tarihlere denk geldiğini tespit edemedik. Lakin bu olayların XIX. yüzyıl sonu
veya XX. yüzyıl başlarında, yani üç nesil önce meydana gelmiş olması, ihtimal
dâhilindedir. Büyük bir ihtimalle bu insanlar “Ansiklopedik Karadeniz
Sözlüğü”nde de söz edilen, XX. yüzyıl başlarındaki Ermenilerden kalan son
kırıntılardı[35].
Yeğnovit-Elevit yer
isminin etimolojisi
Yeğnovit ismi Ermeni
kaynaklarında Yeğınhovit, Yeğnahovit, Yeğiovit, Yeğovit, Yevoğyut,
Elehovit şekillerinde karşımıza çıkmaktadır. Yeğnovit yer ismi ise öz
Ermenice bir isimdir. Kitabında, genel olarak Hemşin mikro yer isimlerinin
Ermeni kökenini inkâr etme konusunda yersiz çaba sarf etmekle uğraşan Türk
yazar S. Arıcı, Yeğnovit’e de değinmiştir. S. Arıcı’nın listesinde
bu köy ismi Elovid olarak kaydedilmiştir. Yer isminin ikinci
kısmını teşkil eden “ovid”in Ermenice olduğu, Türk yazar tarafından bu durumda
kabul edilmektedir. Daha sonra da, Ermenice sözlüğe dayanarak “ovid”
kelimesinin anlamını açıklamaya çalışmaktadır. “Tabii ki, Ermenice sözlükte
yayla kelimesi lernataş olarak belirtilmektedir[36]”. Türk yazar, bu
anlaşılmaz açıklamayı hangi Ermenice sözlükten elde etmiş olduğunu
belirtmemekte, fakat hemen akabinde, ovidi yayla anlamıyla
kullananın sadece Türkler olduğunu eklemekte, yer isminin el köküne
ise hiç değinmemektedir.
Ermenice anlamdaş
kelimeler sözlüğünde hovid’in karşılığı olarak lernagog,
getahovit vehartavayr kelimelerinin kullanılmış olduğunu
belirtmek isteriz. Hemşin mikro yer isimlerinden de görüleceği üzere, Yeğnovit,
Balovit, Cırovit, Tirovit, Dzeğovit, Medzovit, Khaçovit vs., bunların
tümü öz Ermenice olup Hemşinlilerin yaylalarının ismi olarak bilinmektedir.
Bizim etimolojimize göre Yeğnovit ismi yeğ+n-(ceylan)+hovit öğelerinden
meydana gelmiş olup “yeğnikneri hovit” (ceylanlar vadisi) anlamına
gelmektedir. Eğn kelimesi öz Ermenice olup, dilbilimci H.
Acaryan’a göre İndogerman proto dilinin elno şeklinden meydana
gelmiş olup yeğnot (ceylan ayağı), yeğnort (ceylan yavrusu)
kelimeleri türemiş olup, sadece yeni edebi Ermenice’de yeğnik şeklinde
kullanılmıştır. Yer isminde meydana gelen eln>yeğn ses
değişimi Ermenice’ye has bir durumdur. H. Acaryan’ın belirttiğine göre
aynı elno kökenden “Rusça елень, олень (geyik), еленица
(ceylan), … Almanca Elen, …, Fransızca elan (Ren geyiği)” kelimeleri türemiştir[37].
Ermeni ünlü
akademisyen G. Cahukyan, Yeğn’in n ekini çok eski olarak kabul
edip, Ermenicede bu ekle sadece tamlamaların meydana gelmiş olduğunu ve yeğn,
yezn, yerkn, voğn, andzn vs. örneklerinde görüldüğü gibi, çekim
kökünün şekilsel göstergesi olarak kullanıldığını belirtmektedir[38]. Ermeni kaynaklarında
bu yer ismi, eski Ermenicedeki Yeğnahovit, Yeğnovit, Yeğiovit (bazen,
Ermeniceye has bir durum olan, ikinci kelimenin başındaki h’nin
düşmesi haliyle) şekliyle belirtilmektedir. Hemşinliler fikrimizce,
lehçelerinde bu yer isminin en eski, arkaik şekli olan Elevit şeklini
korumuşlardır. Yer isminin ikinci kısmını teşkil eden hovit, öz
Ermenice kökten oluşmuştur ve vadi anlamına gelmektedir. Bu kelime, diğer ovit şekliyle
birlikte Ermenice yer isimlerinde ziyadesiyle karşımıza çıkmaktadır.
Örneğin Balahovit, Kogovit, Ağiovit[39] vs.
gibi. Dilin hızlı kullanılması ve ünlülerin uyumu sonucunda Elevit yer isminin
ilk unsuru olan el’in baskısıyla hovit, Elevit’e dönüşmüş olan yer
ismi, bu şekilde de Osmanlı salnamelerine geçmiştir. Araştırmalarımızın
sonucuna göre, Osmanlı defterlerinde kayıtlı yer isimleri genelde yerel lehçeye
uygun telaffuz şekillerinin Osmanlıca yazılışıyla yer bulmuştur.
Yeğnovit sakinleri de
kendi yerleşim birimlerinin yer isimleri etimolojisiyle ilgilenmekteydi.
Açıklamalarımızı duyarak, sadece kabul etmekle kalmayıp, günümüze kadar köyün
karşısındaki Ser (Sar, Erm. dağ) olarak anılan dağın eteğinde her sabah, şafak
vakti ceylanlar ve dağ keçilerinin gelip yakındaki nehirden su içtiklerini
eklediler. Belirtmek gerekir ki, Ğ. İnciciyan’ın anlatılarına göre, Elevit’in
yakınlarında bulunan Balovit “Sık ormana sahip bir vadidir ve
ceylanlar, vahşi hayvanlarla doludur. İçlerinde, asma boyunda keçiler vardır.
Bu keçilerin kılları yılda üç kere değişmekte, kışın siyah, baharda kırmızı ve
sonbaharda tekrar siyah renk almaktadır…[40]”.
Yeğnovit’in bugünkü
sakinleri çevre dağların, komşu yaylaların, harmanların ve tepelerin eski
isimlerini anımsamaktaydı. Halide Yıldırım’ın ağzından çevre mahallerin birkaç
Ermenice mikro yer isimlerini kaydedebildik. Zovku Gölü – Garmik (karmir/kırmızı)
yaylasından yukarı bulunmakta olup, Ermenice dsovk (göller) ve
Türkçe göl kelimelerinden oluşmaktadır. Khaçiler – Khaç(haçın)+i
(tamlayan eki) +ler (dağı) kelimelerinden; Hapivanak yaylası
– Apivank (kıyı manastırı) yer isminin başına h harfinin
eklenmesiyle meydana geldiğini düşünmekteyiz, Horduk-Khorduk,Hoğut –
hoğ (toprak)+ut (durum göteren takı) öğelerinden meydana gelmiştir. Matur yaylası
– bu yer ismindeki Ermenice matur kelimesi şapel (küçük kilise) anlamına
gelmektedir. Navkar yaylası – öz Ermenice nav (gemi)+kar (taş)
kelimelerinden meydana gelmiştir. Kargeloğ – öz Ermenice kar(taş)+glukh (başı)
Ermenice kelimelerinden oluşmaktadır. Khortak Dere (get) – öz
Ermenice Khor(derin)+tak (alt, altı) Ermenice
kelimelerinden oluşmuştur. Kotsgudun duzu – Ermenice Koçğ (kütük)+ut (bir şeyin
çok olduğunu gösteren ek)+un (hal gösteren ek) ve Türkçe duzu (düzü)
kelimelerinden meydana gelmiştir.
Böylelikle, takdim
edilen dili-tarihî veriler, Hemşin Yeğnovit-Elevit yerleşim biriminin çok eski
zamanlardan beri Ermeni ruhani ve yazım merkezlerinden biri ve tanınmış bir
ziyaret yeri olarak, Türk-İslam ortamında, milli çehresini XIX. yüzyıla kadar
korumuş olduğunu kesin bir şekilde tespit etmektedir. Çok sayıda Hemşin
(Hamşen) yerleşimi, Ermeni halkının tarihindeki beyaz sayfaları tamamlayabilmek
için araştırılma gereği duymakta, biz ise bu konudaki araştırmalarımızı
sürdürmeyi düşünmekteyiz.
[1] A. Taşpınar, Rize Tarihi, Rize,
2004, s. 137.
[2] S. Haykuni, “Nışkharner, Korads u Moratsvads
Hayer” (Kutsal Emanet: Kaybolan ve Unutulan Ermeniler), Ararat, Vağarşapat,
1895, sayı 7, s. 296.
[3] H. Taşyan, Tayk, Dratsik yev Khotorcur,
Patmakan-Teğagrakan Usumnasirutyun (Tayk Bölgesi, Komşuları ve
Khotorcur Bölgesi, Tarih-Topografya Araştırması), II. cilt, Mıkhitaryan
matbaası, Viyana, 1980, s. 4.
[4] Tagavor/Tagvor adlı yer isimleri Ermenistan’ın
Büyük Hayk eyaletinde çok yaygın olmuştur. Batı Ermenistan’ın Erzurum
Vilayeti’nde, Khotorcur bölgesinin, Yukarı Mokhrakut Köyü’nde Tagvor olarak
anılan vadi ve yazlık bölge bilinmektedir. (bk. Hayastani yev Harakits
Şırcanneri Teğanunneri Bararan (Ermenistan ve Çevre Bölgelerin Yer
İsimleri Sözlüğü), II. cilt, Yerevan Devlet Üniversitesi Yayınları,
Yerevan, 1988, s. 384.)
[5] Bu konuyla ilgili bk. Can Uğur Biryol, Kaçkarlar’da
Bulut Olsam, Ankara, 2011, s. 42.
[6] H. Taşyan, a.y., s. 64-73. Ayrıca bk. L.
Khaçikyan, Ecer Hamşinahay Patmutyunits (Hemşin Ermenileri
Tarihinden Sayfalar), “Banber Yerevani hamalsarani” (Yerevan Üniversitesi
Dergisi), 1969, sayı 2, s. 133.
[7] L. Khaçikyan, a.y., s. 133.
[8] H. Taşyan, a.y., s. 64-73.
[9] 1422 yılında Koştents manastırında istinsah
edilen elyazması, Kudüs Ermeni Patrikliği’nin kütüphanesinde bulunmaktadır (No
1617). 1460 yılında Khujka manastırında istinsah edilen elyazması hatırat,
Maştots Matenadaran’ında bulunmaktadır (No 7263), bu konuda ayrıntılı bilgi için
bk. L. Khaçikyan, a.y., s. 126-128.
[10] L. Khaçikyan, a.y.
[11] H. Taşyan, a.y., s. 68.
[12] “Kac” Ermenicede aynı zamanda asil,
ahlaklı, cesur, yiğit, kahraman, cüsseli, daha büyük, çok büyük anlamına
gelmektedir (bk. H. Acaryan, Hayeren Armatakan Bararan
(Ermenice Temel Sözlük), IV. cilt, Yerevan Devlet Üniversitesi yayınları,
Yerevan, 1979, s. 554).
[13] L. Khaçikyan, a.y., s. 132.
[14] H. Taşyan, a.y., s. 101.
[15] H. Acaryan, a.y., s. 555.
[16] Yeğişe, Vardani yev Hayots Paterazmi
Masin (Vartan ve Ermenilerin Savaşıyla İlgili), tercümesi ve
açıklamaları Y. Ter-Minasyan, Yerevan Devlet Üniversitesi Yayınları, Yerevan,
1989. Bk. M. Çamçıyants, Hayots Patmutyun (Ermenilerin
Tarihi), II. cilt, Yerevan, 1984, s. 79.
[17] H. Taşyan, a.y., s. 67-68.
[18] Ğ. Alişan, Teğagir Hayots Medsats (Büyük
Hayk’ın Topografyası), S. Ğazar, 1855, s. 39.
[19] Rahip Minas Bıjışkyan, Patmutyun
Pontosi, vor e Syav Dsov (Karadeniz Pontos’u Tarihi), Venedik, 1819,
s. 97.
[20] Ğ. İnciciyan, Aşkharhagrutyun
Çorits Masants Aşkharhi (Dünyanın Dört Yönünün Coğrafyası), I.
cilt, Venedik, 1806, s. 396.
[21] O. Öztürk, Ansiklopedik
Karadeniz Sözlük, İstanbul, 2005, I. cilt, s. 351.
[22] O. Öztürk, a.y., s. 351.
[23] Ğ. İnciciyan, a.y., s. 397.
[24] H. Taşyan, Hay Bnakçutyunı Sev
Dsoven Minçev Karin (Karadeniz’den Erzurum’a Kadar Olan Ermeni
Nüfusu), Viyana, 1921, s. 31. Bu konuda ayrıca bk. L. Khaçikyan, Ecer
Hamşenahay…, s. 138
[25] P. Tumayants, Pontosi Hayerı,
Aşkharhagrakan yev Kağakakan Viçak Trapizoni (Pontus Ermenileri,
Trabzon’un Coğrafi ve Siyasi Durumu), “Luma”, Tiflis, sayı 2 (Temmuz), 1899, s.
156.
[26] İ. G. Güvenlioğlu, M. U. Hiçyılmaz, M.
Gürdal, Rize, Hemşin İlçesi, Tarihi Mezar Kitabeleri, İstanbul,
Kaknus yayınları, s. 52.
[27] A.y.
[28] Trabzon Vilayeti Salnamesi, hazırlayan:
Kudret Emiroğlu, Ankara, 1993, VIII. cilt, s. 375-377.
[29] Trabzon Vilayeti Salnamesi,
hazırlayan: Kudret Emiroğlu, Ankara, 1993, IX. cilt, s. 317.
[30] Bu konuda daha ayrıntılı bk. L. Sahakyan, Bardzr
Hayki Baberd, Sıper, Dercan Gavarneri Teğanunnern u Joğovrdagrutyunı XVI. Dari
Osmanyan Aşkharhagir Matyannerum (XVI. Yüzyıl Osmanlı Tahrir
Defterlerinde, Bardzr Hayk Eyaleti’ndeki Baberd, Sıper, Dercan sancahlarının
Yer İsimleri ve Demografisi), Lusakın yayıncılık, Yerevan, 2007, s.
61-63.
[31] A.y., s. 215-216.
[32] O. Öztürk, a.y., s. 351-352.
[33] O. Öztürk, a.y., s. 315.
[34] H. Taşyan, Tayk, Dratsik ve Khotorcur…, s.
65.
[35] O. Öztürk, a.y., I. cilt, s. 315.
[36] S. Arıcı, Dambur Tarihi, Hemşin-Purim
Etimolojik Sözlüğü, 1. Basım, İstanbul. Kızkulesi yayıncılık, 2008, s.
269.
[37] H. Acaryan, a.y., II. cilt, 1973, s. 21-22.
[38] G. Cahukyan, Hayots Lezvi Patmutyun,
Nakhagrayin Şırcan (Ermeni Dilinin Tarihi, Yazı öncesi
Dönem), Yerevan, 1987, s. 238.
[39] H. Acaryan, a.y., III. cilt, 1977, s. 116-117.
[40] Ğ. İnciciyan, a.y., s. 379.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)