Geçmişten geleceğe....

30 Nisan 2012 Pazartesi

Meg Mayis 2012'in Hadig'in Hama Kervadz Maniner/ Bir Mayıs 2012 Hadig İçin Yazılmış Maniler


hadig hadig joğvevik
hund ellik xoğe engik
medzenak dzağik ellik yar
megdağvik u mem ellik

meg mayisin egadzik
hadig' in joğvevadzik
hamşentsnag gonçiguk mek yar
tuk al mezi imatsik

arakagin epetsak
çax eyev u tatvetsak
kota teyin arnulçin yar
kağvadz çaye vatetsak

kedin tsuge garmilik
arçetin bad şinelmik
ta şinek xeçesnoğuk yar
kelxenud pan enoğuk

---------

tane tane toplanup
toprakta tohum  olsak
çiçek açup buyuyup yar
birleşup de bir olsak

gelmişiz bir mayisa
toplanmişiz hadig' de
hemşince şarkilarla yar
duyun bizleri siz de

guneş altinda pişmiş
yağmurda islanmişiz
kota koymişlar çaya yar
toplayup da dokmişiz

derede alabaluk
set çekmayin onine
yapsanuz yikacağiz yar
iş alman başunuze


kiroğner/ yazanlar: mahir özkan, elif altunkaya
turkeren tarkmanoğ/türkçeye çeviren: mahir özkan




29 Mart 2012 Perşembe

Maniyi Tarkmanutunner / Mani Çevirileri -4

1-
kuka hamşenin kede
çatin posin gyol gelli
garkevi hana medze
bidzigin campa gelli

akar hemşin deresi
çat duzina göl olur
beyuği evlenince
kuçuğina yol olur

2-
aspadz kez yes inç enim
campu tem ela yaris
gungel u xosil çgartsi
ardesuk letsvav açvis

allah ben ne edeyim
yolda çattum yaruma
durup konuşamadum
yaş doldi gözleruma

3-
meg betsği me gedretsi
mole enoğum mole
aye tun asa indzi
as sevdaluğis pone

kestum kizilağaci
edeceğum molini
gel da sen bana söyle
sevdaluğun halini

4-
odkenud kurbaniye
teğtsadzin zeytuni bes
vartiyer u kenatser
ander me yetimi bes

ayağunda çoraplar
kapkara zeytin gibi
birakup gittun beni
anasuz yetim gibi

5-
mer lernuke posi bes
çur xemetsi sari bes
ağar issun daregan
gungadzes axçigi bes

bizum yayla duz gibi
bir su içtum buz gibi
geldun elli yaşina
duriyorsun kiz gibi

6-
gertam yes asti gertam
vartivorna im dağes
hazayi arnul çgartsi
asa im medz merağes

gidiyorum buradan
vartivordur durağum
sevdum da alamadum
odur benum merağum

7-
kurbaniye odkenud
cermag kari purt a ta
as or havas meralud
sevdaluğin orn a ta

ayağunda çoraplar
beyaz kuzi yunidur
bugün hava dumanli
sevdaluğun günidur

derleyen: İbrahim Karaca
tarkmanoğ: Mahir Özkan

24 Mart 2012 Cumartesi

Xoği Hama Tsendevuş / Toprak İçin Çağrı

İsmail Güney Yılmaz
20.11.2011 / Ankara
Çeviri: Mahir Özkan

As dağes Anatoliya u Mezopotamya a. Kiç me Balkanner, kiç me Kafkasya, kiç me al Meçki Asya…Kani
meges hosa dzenvadz u xarevadzig joğovurtneri kedin. Kani meges “al soy dağ” mankale dun
pernadzunik as dağes. Kani meges kaşvetsag, zalimnun apvenus aradz maridunerus, mernuş u kovuş
like surgyun campanun ergen u anmart gyoçi katarnernaki. Zate as dağis marterun zatnu megin tarixe
arants ardesuk ça.

Ağun, giyag, hivandutunner, ergen ergen trajedyaner u çartunner…unutun u çunutun…griv u
pax…hedev kork a kork ağparutunner… Xoğ u kelox i hama gağvaner… Hedev kidutun, zenaat, felsefe
u kiraganutun… Hedev emmen dağ liktsutsadz u miyatsvadz meg çkidanutun… us a us temelluşi orer
xettarnun sareynerun…Hedev ergen u tatradz antsenutunner…Emmen nal cançvun u as
dağtsi…emmenin vaan xosvi gu as xoğerus u as dağtsi marterun anunnerov.

Hamra; halay, xoron, bar, zeybek, gowend. Aşiğ u dengbej. Hamra; Fatma, Alex, Şuşan, Ali, İzak,
Denef …Hamra; Hisus, Movses, Mommed…Astvadzaşunç, Tevrad, Guran, Avesta u Musaf-a
Reş…Hamra; Musliman, Xristiyan, Musevi, Zerduşt, Pagan, Putperest, Yezidi, Sabii…Alevi, Ortadoks,
Nasturi, Aşkenazi, Şafi, Katolik,Hanefi…Al hamra; Diyojen, Mevlânâ, Ehmêdê Xanî, Aşık Civani,
Helimişi Xasani … U hamra kidanuşin innadina; Hay, Turk, Hun, Kurd, Keldani, Con, Alban, Hrakan,
Çarkas, Tatar, Çeçen, Levanten, Azeri, Pomak, Malokan, Boşnax, Lom, Turkmen, Gurci, Çepni,
Hamşentsi, Daxtaci, Abxaz, Avşar, Manav, Zaza, Abdal, Becirmani, Mihalmi, Asori, Pontostsi,
Dağistantsi, Kumik, Garapapax, Nogay, Terekeme, Karay, Poşa, al a şader… Kidevi ta as dağnanin
emmenna. Xarevadza hin xoğerun ebruyin hazarumeg kuyn e. Nuyn xağer astevadza, uruş uruş
lizunerun. Tema tem seruşner kervadza. Nestadza Turkmene, gyoçmişenoğ Yoruğe. Dağan Musliman;
ağçige Yezidier. Kordzevadza kilimin vaan; megelluş e ça na mernuş e.

Çarteldevadzunin meg mezi miliyon danum. Zalimal ağadzik mazlum al. Egoğnal ağadzik, ertoğnal.
Ginoğnal ağadzik, barvoğnal. Tergits al ağak, ağunot tenag duşman al. Siretsak u nefret aak. Dir ellak
u tertsutsak. Xarevetsak u tecrit aak. Medak nuyn grive; ama meg mezi al tur tapetsak. İnç desedzuni
u inç hissetmiş ağadz çuni as xoğeres? Umude ta; ça na gorsevuş u ertuş uzuşe ta? Adanmiş elluşe ta;
lerte tarnuşe ta? Kine ta; ça na ser e ta? Unanutune ta; çunanutune ta? İnçer desav oç as xoğes? İnçu
kidim yes kidim asoğ, uyne joğovurtan heru, uyne yurdin duşman beyner, sultanner, imparatorner,
diktatorner…Desav oç ta as xoğes? Kizilbaş e, Xristiyan e u Yahuditsov “dasehazar gatsin ellelov
duşmani tsağudniyus mednoğner” e? Desav oç ta? Emmenu tejar e enelov, pernevuş, garadnuş u “inç
u elli abruş” uzuşe ağtelov, uynman joğovurti u hekutsi hama antsnoğnerun.

Yuur megin duşman ellelov abruşe as aşxaris emmenu tetev pan na. As coğrafyayis vaan ta xosik gu,
duşman elluşe aşxaris uruş dağnuke putenes na al teteva asel garik. Duşmanutun u nefret enuşi hama
çhamrevel pan kednevi gu, heru gunguşi u xosuş çelluşi hama çhamrevel pan kednevi gu tarixan.
“Mezi mer xoğin çartetsin!”, “hedetvenus tevin!”, “usaus griv aak, dzağetsin mezi!”, “avduşniyes
bidzig desan u çartetsin mezi!”, “duşmanov miutun ayin!”, “dovlete hedetniye arin u kağiyes
koletsin!”, “mer troşakin inç ser unin; inç al saygi unin!”, “mer lizun, mer vovutun e, mer kultur e,
yani “mek” elluşe yasağ ayin!”….


Şidag e duşman elloğe joğovurtnernin ta; ça na uyne hama emmenşen dzağe garnoğ, inçu gona meçe
turs hanelov u anu pan ça asoğ, incik çelloğin al “aha avduşi şidage!” deyi arçetvenis tenoğ ağaner,
beynernin ta? Grivin ha!...u vor grivin, um u inçi tem elloğa as grives? An ağanerun u beynerun
uzadzin bes mek mezi tem ellelov ta keşoğa as grives, meg semte inçuk ağtevi u gorsevi? Ça na grive
ağanerun u beynerun sevan, mernuşan u anderi ağunan şinvadz kalenerun tem elloğa ta hedra?
Hartsumin cevabe garca al? Pats al ta a hartsumin cevabe hatse, adalete, xalesuşe, azadutune u
marterun miutune uzoğ emmen hokets hama; en tame as şad daregan u tatradz coğrafyayis xotsiye
hedra lavtsenuşi hama umudan u lusan şinvadz livorniyes hedra usuşniyes bidi. En tame arakage
şidag arevelkan partsena gu u xoğeres hazar darvan şad garad vartervadz medz tamnetskin altunan
şarbate gulguda u nuyn şarbatan anu bes cagadakir e sev inçu xoğ go anots al guda.





Burası Anadolu ve Mezopotamya
Biraz Balkanlar, biraz Kafkasya, biraz da Orta Asya … Kimimiz burada doğup karıştık halklar ırmağına. Kimimiz “daha iyi bir yer” arayışı sonunda yurt tuttuk burayı. Kimimizse sökülüp atıldık, zâlimin elimizden aldığı anayurtlarımızdan, ölüm ve ağıt dolu sürgün yollarında uzun ve kimsesiz göç katarlarıydık.  Ki bigâne de değildir buralı insanların hiçbirinin târihi, gözyaşından.

Kan, ateş, hastalıklar, uzun uzun trajediler ve kırımlar… Bolluk ve kıtlık … Savaş ve barış …Sonra koyun koyuna kardeşlikler … Toprak ve kelle pahasına kavgalar … Sonra bilim, sanat, felsefe ve edebiyat … Sonra uçsuz bucaksız ve örgütlenmiş bir cehâlet … Omuz omuza başkaldırı günleri gaddarların saraylarına … Sonra uzun ve yorgun suskunluklar … Hepsi tanıdık ve buralı … Hepsi anılır bu toprakların ve buralı insanların adıyla.

Say; halay, horon, bar, zeybek, gowend.  Âşık ve dêngbêj.  Say; Fatma, Alex, Şuşana, Ali, İzak, Denef … Say; İsâ, Musâ, Muhammed … İncil, Tevrat, Kur’an, Avesta ve Mushaf-a Reş … Say; Müslüman, Hıristiyan, Musevî, Zerdüşt, Pagan, Putperest, Yezidî, Sabiî … Alevî, Ortodoks, Nasturî, Aşkenazi, Şafiî, Katolik, Hanefî … Daha say; Diyojen,  Mevlânâ,  EhmêdêXanî, Aşık Civani, HelimişiXasani …Ve say mâlûma inat; Ermeni, Türk, Rum, Kürt, Keldanî, Laz, Arnavut, Yahudi, Çerkes, Tatar, Çeçen, Levanten, Azerî, Pomak, Molokan, Boşnak, Çingene, Türkmen, Gürcü,  Çepni, Hemşinli, Tahtacı, Abhaz, Avşar, Manav, Zaza, Abdal, Becirmanî, Mıhalmî, Süryanî, Pontoslu, Dağıstanlı, Kumık, Karapapak, Nogay, Terekeme, Karay, Poşa … daha da nicesi
Bilinir ki buradandır hepsi. Karışmış kadim topraklara ebrûnun bin bir rengi. Aynı şarkılar söylenmiş, ayrı ayrı dillerde. Karşılıklı sevdâlar yazılmış. Konmuş Türkmen, göçer Yörük. Oğlan Müslüman; ama Yezidî’ymiş kız. İşlenmiş kilim motiflerine; ya vuslât ya da ölüm.

Kırdırmışlar milyon kere bizi birbirimize. Zâlim de olmuşuz, mazlum da. Gelen de olmuşuz, giden de. Kalan da olmuşuz, gizleyen de. Komşu da olduk, kanlı bıçaklı düşman da. Sevdik ve nefret ettik. Sâhiplendik ve kovduk. Karıştık ve tecrit ettik. Girdik aynı kavgaya da; ama kılıç da salladık birbirimize. Ne görmemiş ve ne hissetmemiş ki bu topraklar ? Umudu mu; yoksa yok olup gitme isteğini mi ? Adanmayı mı; sırt çevirişi mi ? Kini mi; yoksa aşkı mı ? Varlığı mı; yoksulluğu mu ? Ne görmedi ki bu toprak ? Ali kıran, baş kesen kendi insanından uzak ve yurduna düşman beyler, sultanlar, imparatorlar, diktatörler … Ve görmedi mi bu toprak ?..Kızılbaş’ı, Hıristiyan’ı ve Yahudisi’yle “on bin balta olup düşman ormanına girenler”i?.. Görmedi mi ?.. En zor olanı yapıp,tüm  tutku, özlem ve “her şeye rağmen yaşama” güdüsünü yenip, kendilerini halka ve yârına fedâ edenleri ?

Birbirine düşman olarak yaşamak, tüm dünyada en kolay şeydir. Bu coğrafya için konuştuğumuzda, düşman durmanın tüm dünyaya göre daha kolay olduğu da söylenebilir hattâ. Düşmanlığa ve nefrete sayısız dayanak bulunabilir, uzak durmaya ve konuşmamaya yığınla sebep devşirilebilir târihten. “Bizi kendi toprağımızda yok ettiler !”, “arkamızdan vurdular !”,”omuz omuza savaştık; ama sattılar bizi !”, “inancımızı hâkir görüp, kırdılar !”, “düşmanla işbirliği yaptılar !”, “devletten destek alıp, köylerimizi yaktılar !” , “bayrağımıza ne sevgileri; ne de saygıları var !”, “dilimizi, kimliğimizi, kültürümüzü, yâni ‘biz’ olmayı yasak ettiler !” …

Ama özünde düşman olan halklar mı; yoksa kendi çıkarları uğruna her şeyi satabilecek olan, var olanın içini boşaltarak ve onu yok sayarak, olmayanı “işte inanacağınız gerçek!”  diye dayatan ağalar, beyler mi ? Savaşa evet !.. Ama bu savaş, kime ve neye karşı olmalı ? O ağaların ve beylerin tam da istediği gibi birbirimize karşı mı sürmeli bu savaş, bir taraf yılana ya da yok olana dek? Yoksa savaş, ağalar ve beylerin siyahtan, ölümden ve  garibân kanından inşaa ettiği kalelere karşı ortakça mı olmalı ?Sorunun cevabı basit değil mi?

Aşîkârsa sorunun basit cevabı ekmeği,  adâleti, kurtuluşu, özgürlüğü ve  insanın birliğini düşleyen herkes için eğer. O zaman bu yaşlı ve bitkin coğrafyanın yaralarını hep birlikte sarabilmek için umut ve ışıktan silâhlarımızı hep birlikte omuzlamamız gerekir. İşte belki o vakit, güneş gerçekten de doğudan yükselir ve topraklarımız binlerce yıldır hasret bırakıldığı kutlu nihâyetin altın zerrelerinden şerbetini kana kana yudumlar ve aynı şerbetten kendisi gibi bahtı kara nice toprakla paylaşır.


8 Mart 2012 Perşembe

Oratsuts / Takvim



dari: yıl
darva yeğanak: mevsim
amis: ay
şapat: hafta
or: gün
kişer: gece
hakvan: sabah
tsorog: öğlen
igun: akşam
ereg: dün
asor: bugün
hekuts: yarın
oxt: zaman
jamanak: zaman
jam: saat
rope: dakika
vargyan: saniye

darva yeğanakner / mevsimler
aşun: sonbahar
tsemer: kış
karun: ilkbahar
amar: yaz

amisner / aylar
nordari: ocak
gyucuğ: şubat
mard: mart
abril: nisan
mayis: mayıs
kiyaz: haziran
çuruğ: temmuz
ağustos: ağustos
seftagyuz: eylül
ortagyuz: ekim
axergyuz: kasım
garakeş : aralık

orer / günler
erguşapti: pazartesi
yerekşapti: salı
çorokşapti: çarşamba
henkşapti: Perşembe
urpat: cuma
şapat: cumartesi
giragi: pazar

23 Ocak 2012 Pazartesi

Ardala' dan Maniler / Ardala' tsan Maniner

1-
ardala' nun içinde
duman yayılmak olmaz
eskiden sevda iduk
şimdi ayrilmak olmaz

ardala kağin meçe
tsadze meral engil çi
hin sevdaluğ enoğe
himi ayri ellil çi

2-
ardala duz köyidur
kuri çimen yeridur
yaşa ardala yaşa
sevduğumun köyidur

ardalan pos kağmena
xodiye çor dağmena
abris ardala abris
siradzes an kağina

3-
tara saçuni tara
iki yani bir olsun
ikimuzun mezari
taşten çamurden olsun

sandra ka mazed sandra
ergu semte mem elli
ergusis kerezman e
karan u coran elli

4-
dağ başina kirazlar
meyva verur yemezler
boşina sevda olduk
beni sana vermezler

sarin kelxun palenin
pal guda u udel çin
sud dağe sevda ağak
indzigi kezi dal çin

kaynak kişi: Ardeletsi Suti
joğvoğ u hamşentsnag tarkmanoğ: mahir özkan





20 Ocak 2012 Cuma

HEMŞİN YEĞNOVİT-ELEVİT YERLEŞİM BİRİMİNİN TARİHİ VE BU YER İSMİNİN ETİMOLOJİSİ




Lusine Sahakyan
Filoloji bilimleri doktoru
doçent, Türkolog
Hemşinli dostlarımız, Çayeli ve Hopa ilçelerinde bizi ağırlayan Kemal Nabi Ünal’a, İstanbul’daki “Vova” müzik grubunun kurucusu ve vokalisti Hikmet Akçiçek’e ve bizi Yeğnovit Khaçikar kilisesinin yıkıntılarına götüren, Kito (Gito) Yaylası’ndaki “Koçira” misafir evinin sahibi, fotoğrafçı Serhan Pirpir’e teşekkürlerimizi bildiririz.
Diyalektolojik ve demografik araştırmalar yapmak niyetiyle 2011 yazında Rize İli, Çamlıhemşin İlçesi ile Çayeli (Mapavri) İlçesi, Senoz bölgesinde bulunan Hemşinli yerleşim yerlerini ziyaret ettik. Ermenistan Cumhuriyeti Bilimler Milli Akademisi Arkeoloji ve Etnografya Enstitüsü araştırma görevlisi, Ermenistan’daki “Hamşen” Hemşerilik-Hayırseverlik Derneği başkan yardımcısı, “Dzayn Hamşenakan” dergisi baş editörü Sergey Vardanyan da ekibe dâhildi. Senoz, XVI. yüzyıl Osmanlı Tahrir Defterleri’nde Eksanos olarak, Hemşin İlçesi’nin nahiyelerinden[1] biri olarak, Ermeni kaynaklarında ise Senozor[2] veya Senedzor-“Senez Dere[3]” adıyla geçmektedir.
Kaptanpaşa (Mesahor) ve Babik köylerini geçtikten sonra birkaç günlüğüne Cutinç (Çutnik) Köyü’nde, Kemal Nabi Ünal’ın evinde ağırlandık. Ertesi günü, Ünal’ın önderliğinde, Hohunç/Khokhunç Köyü’nü, Çemerots (Dzımerots/kışlak) yerleşimini, Makribudam Köyü’nü, Çermeç (Cırmec/suiçi), Şemşoğut, Baltaş yaylalarını geride bırakarak, Kaçkar’ın üçüncü yüksek tepesi olan Tahfur (Tagvor[4] (3400 m.) en yüksek yamacında bulunan ve aynı isimle anılan yaylaya ulaştık.

Kaçkar
Kaçkar’ın Üçdoruk (3711 m., Verçenik/Varşambak) tepesi karşımızda gözüktü. Aşağıda, vadide ise Başköy, Ortaköy ve Aşağıköy köyleriyle eski Hemşin (Hamşen) veya Baş Hemşin gözükmekteydi. Tahfur yaylası, Başköy’ün hemen üstünde bulunmaktadır. Kaçkar’ın diğer tepesi ise Kavron’dur ve yüksekliği 3937 m.dir.
Yukarıda saydığımız tüm yerleşim birimleri Hemşinlilerle meskûndur. Cutinç Köyü’nde, Kemal Nabi ve köy muhtarı Temel’den (soyadı eskiden Khaçikoğlu olmuştur) bölgede ve köy sakinleri tarafından konuşulan Türkçede günümüzde hâlâ kullanılan ve Hemşin lehçesinden geriye kalmış olan çok sayıda gündelik konuşma ve arıcılıkla ilgili kelimeler ile mikro yer isimleri kaydettik. Çamlıhemşin (eski adı Aşağı Vije – Nerkin Vije) İlçesine bağlı Gito (Kit [Erm. burun]+o) ve Cırovit (Cur [su]+ hovit [vadi]) yaylalarında da birkaç gün boyunca diyalektik kayıtlar yapma olanağı bulduk.
Bu ziyaretimiz esnasında, günümüzde Türkiye’nin Rize İli, Çamlıhemşin İlçesi’ne dâhil olan, Ermenilerin Hemşin bölgesinin tarihi Yeğnovit/Elevit (günümüzde Yaylaköy) yerleşim yerinde de demografik, toponimik ve topografik yeni ve önemli veriler kaydettik. Buradan, Çamlıhemşin’in merkezinden Şenyuva’ya (eski adı Şınçiva, Çinçiva), daha sonra da Cancik (Çançik) ve Çat (eski adı Tap) köylerine doğru uzanan yoldan Zil Kale’ye (Zir veya Nerkin Amrots/İç Kale) vardık. Yeğnovit, Çamlıhemşin’in merkezinden 34,5 km. Çat Köyü’nden ise 7-8 km. uzaklıkta bulunmakta olup, deniz seviyesinden 1800 m. yüksekliktedir[5].

Yeğnovit-Elevit köyünden bir manzara. Karşıdaki ise Cagat/Cagut dağı.
Khaçivanak (bu yer ismi Khaç/haç+i (birinci tamlama)+vank/manastır, Ermenice kaynaklarda Khaçivank olarak geçmektedir) ve Tirovit veya Tırovit (tahminimize göre bu yer ismi Ter (sahip, peder, Tanrı)+hovit (vadi) kelimelerinden, ter>tir>tır ses değişimiyle meydana gelmiştir) yaylalarının kesiştiği yerde bulunan Yeğnovit/Elevit köyü, yerinde tespit ettiğimize göre Cagut/Cagat (Çakat), Tavteni ve Ser (Sar- Erm. dağ) anılan yüksek dağlarla çevrelenmiştir. Tavteni Dağı, tamamen gür ormanlarla kaplıdır. Kanımızca, bu yer isminde tav (sık orman anlamında)+ut (bir şeyin bolca bulunduğunu gösteren ek)+eni (nev’i gösteren ek) oluşumlarından meydana gelmiş olduğunu düşünmekteyiz. Yeğnovit’in Tavteni Mahallesi tam da bu dağın altında bulunmaktadır.
Bölge sakinlerinden, Yeğnovit, Cagat ve Tavteni dağları arsından geçen yolun, Tırovit (Ter hovit), Palovit (bal/vişne hovit), Karunç, Amlakit ve Samistal (Zargestal olarak da anılmaktadır, Kito (Gito) yaylasında bu yer isminin Cargistal, Cargistan ve Cargıstan söyleyiş şekillerini de kaydettik) yaylalarına çıktığını öğrendik. Bu yüksek yaylalardan akan ve yöre halkı tarafından Elevit Nehri olarak anılan Yeğnovit Nehri, Haçivanak’tan (Khaçivank) geçen ve aynı isimle anılan nehre karışarak Çat (Tap) Köyü’nün altından geçen Hemşin Nehri’ne boşalmakta, bu nehir ise Çat’tan aşağıda, Zilkale yakınlarında Fırtına (Fortuna) Nehri’ne karışmaktadır. Fırtına Nehri ise Çamlıhemşin’den geçerek Karadeniz’e ulaşmaktadır.
Eskiden Ermenilerle meskûn olan Yeğnovit, günümüzde yazlık sayfiye merkezine dönüşmüş durumdadır. Hemşinliler, Mayıs ayından Ekime kadar yaz tatillerini burada geçirmektedir. Ağustosta, günümüzde onlar için artık sadece şarkılar ve danslar eşliğinde sürdürülen folklorik bir eğlenceye dönüşmüş olan Vardavar’ı (Vartivor) kutlamaktadırlar. Kışın ise, bol kar yağışı yüzünden burada hemen kimse kalmamaktadır. Bölgede, muhtarlığa sahip tek köy Elevit olup, günümüzde Türk resmi kayıtlarında Yaylaköy olarak belirtilmektedir. Bu yerleşim yerinin ismi resmi olarak değiştirilmiş olmakla birlikte, eski, yerel-lehçesel Elevit şekli hâlâ kullanılmaktadır.
Ermeni kaynaklarındaki bilgilere göre Yeğnovit, XV.-XVI. yüzyıllara kadar ruhanî kültür ve Ermeni yazım merkezlerinden biri olarak ünlüydü. Yazıcı Karapet’in 1499-1528 yıllarında bu mekânda istinsah ettiği Bıjışkaran (tıp kitabı), Tonatsuts-Avetaranatsuyts (yortu kitabı), farklı konuların derlendiği bir kitap, Nerses Şnorhali’nin “Hisus Vorti” (çocuk İsa), iki Maştots (dini kitap), üç şaraknots (ruhani şarkılar kitabı), ayrıca yazıcı Hovhannes Malaz’ın/Mağaz 1517 yılında istinsah ettiği Bıjışkaran ve 1523 yılında kopyaladığı İncil günümüze ulaşmıştır. Bu elyazmalarının içinde üretim yılı, yeri ve yazıcıların isimleri kesin olarak belirtilmiştir. Hemşin’de yazılan bu elyazmaları, Mıhitaryan Birliği üyesi H. Taşyan[6] ve akademisyen L. Khaçikyan[7] tarafından incelenmiştir. Yeğnovit Köyü yakınlarında bulunan Khaçikar veya Khaçik hor manastırı yazıcısı Karapet’in 1504 yılında istinsah ettiği elyazmasından H. Taşyan’ın yaptığı alıntının bir bölümünde şöyle okumaktayız “Bu kitap Hemşin ülkesinde, Yeğnovit Köyü’nde, Surb (Aziz) Khaçik hor manastırında[8] yazılmıştır”. L. Khaçikyan’a göre, Khaçikar veya Khaçik hor manastırı “Hamşen’deki manastırlardan en tanınmışı, fakat tek olmamış, XV. yüzyıl ortalarında Hamşen’de, Koştents ve Khujka adında 2 manastır daha var olmuştur…”. Diğer manastırlarda da Ermeni yazıcılar çok sayıda kitap istinsah etmişlerdir[9]. L. Khaçikyan’ın belirttiğine göre “Hamşen’de daha onlarca ve yüzlerce farklı elyazmaları ve kültürel değerlerin üretilmiş olmasından şüphe duymamak gerekir, fakat bunlar son yüzyıllar içinde barbar egemenler tarafından yok edilmiş veya bilim dünyası tarafından bilinmemektedir[10]”.

Yeğnovit-Elevit’ te
H. Taşyan’a göre, Yeğnovit manastırının Khaçik hor ismi Kackar Dağı’nın isminden gelmekte, Kackar>Khaçkar>Khaçik hor şeklinde değişime uğramıştır[11]. Kackar ismi ise büyük bir ihtimalle kack (zebanî, cin, peri)[12] ve kar (taş) kelimelerinden oluşmuştur (bu yer isminin bu şekilde yorumlanması S. Vardanyan tarafından belirtmiştir). Fikrimizce, bu yer ismi L. Khaçikyan’ın önerdiği Kafkasya’daki Kaşgiri’yle ilgisi bulunmamaktadır[13]. Ermeni kaynaklarında Hamşen, geçit vermez ve puslu, gür ormanları sayesinde “ışıksız ülke”, Kaçkar ise “Kackar cini[14]” olarak da anılmıştır. Ermenicede, “kack” kökünden türeyen kackot, kackotil, kackakami, kackadzayn, kackadzor, kackatun, kackakar[15] kelimeleri vardır.
Yerel halk tarafından da günümüzde bu dağ silsilesinin Kaçkar ismi korunmaktadır. Bunun haricinde, Hemşin folklorunda cinler ve perilerle ilgili çok sayıda hikâye bulunmasını tesadüf olarak kabul etmemek lazım.
Yeğnovit manastırı, farklı bir tarihi olayla da ünlüdür. Hemşin’de yazılmış olan elyazmalarından görüldüğü üzere, Kackar Dağı eteklerinde yapılan çatışmalar esnasında V. yüzyılda şehit düşen Vardanants savaşçıları ve komutanları Hımayak Mamikonyan (Vardan Mamikonyan’ın kardeşi)[16], Yeğnovit’in Khaçekar veya Khaçik hor adıyla anılan manastırında defnedilmişlerdir. Peder Karapet, 1504 yılında istinsah ettiği elyazmasında “Ülkemizin korunması için Aziz Vardanants şehitlerinin kemikleri, Hemşin ülkesinin Yeğnovit Köyü’nde bulunan, Aziz Astvadsadsin ve Aziz Sion’un himayesi altındaki Khaçik hor manastırında toplanmıştır[17]”,- demektedir. Ğ. Alişan da “Demirdağ Dağı altında bulunan Baş-Hamşen’in başlıca yerleşim yeri Hamşen’de bulunan Khaçekar Dağı’nda eski bir manastır vardır ve bu manastırda Vardanants şehitlerinin kemikleri saklanmaktadır[18]”,- demektedir. Bu veriler ışığında, Yeğnovit’te bulunan bu manastırın, en azından XVIII. yüzyılda Hemşin Ermeni halkının zorla İslamlaştırılmasına kadar önemli bir ziyaret yeri olduğu belli olmaktadır. Aşağıda görebileceğimiz gibi, halkın zoraki İslamlaştırılmasından sonra dahi, XX. yüzyıla kadar bu konumunu korumuştur. Rahip Minas Bıjışkyan’ın belirttiğine göre “Khaçikkar manastırı Ermeniler ve yabancılar arasında sayılan bir ziyaret yeri olmuştur. Bu manastırın yanında büyük bir çan bulunmuştur ve orada büyük bir mezarlık vardır… Ermeniler ve Türkler günümüze kadar bu mezarlığa ziyarete gitmektedir[19]”. Bıjışkyan, “günümüze kadar” diyerek XIX. yüzyıl başını kastetmektedir.

Yıkılmış olan Khaçekar (Khaçik hor) vank’ının (manastırının ) bulunmuş olduğu  yer
Yazısında belirtmiş olduğu Türkler ise İslamlaştırılmış/Türkleştirilmiş Hemşinlilerdir. Daha erken dönemde yazılmış olan Ğ. İnciciyan’ın verileri de bunu kanıtlamaktadır, XVII.-XVIII. yüzyıllarda Hemşin’in “bölgedeki tüm köylerinin baskılarla vergi toplanması neticesinde Türkleşmiş olmasına rağmen, hâlâ Hıristiyan olarak kalmış olanlar vardır ve köylerde eski kiliseler ayaktadır, din adamları yoktur, sadece yılda birkaç kere Yeğovit Köyü’ndeki papaz buraya uğramaktadır. Türkler de günümüze kadar Ermenice konuşmaktadır,… perhiz tutmakta ve Hıristiyanlığa ait diğer dini kuralları yerine getirip kiliseye gitmektedirler…[20]
Manastırın yıkıntıları, Elevit Köyü’nden öteye, Cagut/Cagat (Çakat) Dağı istikametinde bulunan yüksek bir tepe üzerinde bulunmaktadır. Yerleşim yerinden 45 dakika yürüyerek tepeyi tırmandık ve acı manzarayı gördük. Manastırın sadece temeli kalmıştı. Sağa sola dağılmış kesilmiş taşlar ve otların örtmüş olduğu çeşme yalağı veya Hemşinlilerin diliyle avzon (Erm. avazan/havuz). Yer-yer kazılmış çukurlar da bulunuyordu. Yerel halkın anlattığına göre değişik yerlerden gelenler altın aramak maksadıyla manastır ve çevresine zarar vermişler. Temellerinden kalanın ölçütlerinden, Khaçik hor manastırının hayli büyük bir yapı olduğu anlaşılmaktadır.
Manastırın kurulması için seçilen yüksekçe yer de etkileyici olup, bu yapı hemen tüm Aşağı Vije  (Çamlıhemşin) Vadisi’ne hâkim konumda olmuştur. O. Öztürk’ün derlediği “Ansiklopedik Karadeniz Sözlüğü”ne istinaden “Yeğnovit manastırı, yerel halk tarafından Suhup Minas Kilisesi (Surb/Aziz Minas kilisesi[21]) olarak da adlandırılmaktaydı.
Manastırın bu isminin nereden kaynaklandığına dair şimdilik bir şey söylemek mümkün değil. Bu konu, incelemeye gerek duymaktadır. Aynı ansiklopedide belirtildiğine göre Yeğnovit, zamanında demircileriyle de meşhur olup, Hamşen’deki Demirdağ olarak anılan dağın demir madenlerinden getirilen hammadde burada işlenmiştir[22].
Demografik veriler
Ermeni kaynaklarının verilerine göre, Osmanlı İmparatorluğu’nun İslamlaştırma politikasına en uzun süre karşı koyanlar Yeğnovitliler olmuştur. Ğ. İnciciyan’nın belirttiğine göre “Yevoğüt veya Yeğiovit. Hamşin bölgesinde bulunan köy. Bu köyün sakinleri tüm Ermeni milletinin içinde göze batmaktaydı, fakat günümüzde yarı-yarıya Türkleşmişlerdir…[23]” Ğ. İnciciyan’ın bu bilgilerinden yararlanan H. Taşyan da, köy halkının yarısının 1806 yılında Müslümanlığa geçmiş olduğunu yazmaktadır[24]. P. Tumayants, Hemşinlilerin Hıristiyanlıkla ilgili tüm emareleri kaybetmiş olup, bu devasa bölgede sadece ünlü Yeğnovit (Elehovit) Köyü’nde yirmi ailenin Hıristiyan inancına bağlı kalmış olduklarını kaydetmektedir[25]. P. Tumayants’ın bu tespitleri XIX. yüzyılın ikinci yarısıyla ilgilidir.
Yeğnovit yerleşim yeriyle ilgili bazı bölük-pörçük bilgilere Osmanlı ve Türk kaynaklarında da rastlamak mümkündür.
1831 yılında, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki erkekleri tespit etmek amacıyla nüfus sayımı yapılır. Müslümanlar ve Hıristiyanlar farklı defterlere kaydedilir[26]. Osmanlı arşivlerinde, Hemşin Kazası’yla ilgili sayım defterleri bulunmaktadır. Bu defterlerde, aşağıda belirtilen maddeler ve veriler bulunmaktadır. 1252 (1836) yılı, Hemşin Kazası reaya nüfusu sayım defteri; 1254 (1838) yılı, Hemşin Kazası Müslümanları defteri; 1258 (1842) yılı, Rize Kazası İslam ve reaya nüfusu, Hemşin Kazası reaya nüfusu defteri; 1265 (1848) yılı, Hemşin Kazası gayrimüslim vatandaşlar defteri[27].
1848 defterlerine istinaden Elevit’te 10 hane, 39 erkek nüfus kaydedilmiş, bunlardan 9’u ticaret maksadıyla Ünye, Trabzon, Kırım, Erzurum ve Kutayis’e yerleşmişlerdir. Trabzon Vilayeti’nin 1876 yılı Osmanlı salnamelerinde Yeğnovit, “Elevid Kariyesi” (Elevit Köyü) olarak geçmekte, yani daha o zamanlar köy statüsünde bulunmaktaydı.
1876’da burada 17 hane, 21 Müslüman kaydedilmiştir[28]. 1877 yılı defterinde Elevit’te 11 hane, 31 Müslüman kaydedilmiştir[29].  Bir yıl arayla kaydedilmiş olan yıllıkların verileri çelişkili ve şüpheli gözükmektedir. Her halükârda, 21 kişiyi 17 haneye böldüğümüzde, her eve 1,5 erkek nüfus düşmekte, 31 kişi 11 haneye böldüğümüzde ise, her eve 2,5 kişi erkek nüfus düşmektedir. Yeğnovit nüfusunun eskiden Hıristiyan Ermeni olduklarını hesaba kattığımızda, Ermeni ve yabancı kaynakların belirttiğine göre, ananevi Ermeni ailesinin ortalama sayısını (ailenin tüm fertleri) en azından ona katlanmış olarak saymamız gerekmektedir[30]. Bu durumda ise, sadece 17 hanenin karşılığı olarak 170 kişiye ulaşmaktayız. Hemşinliler, İslama geçtikten sonra da çok çocuklu aile geleneğini korumuşlardır[31]. Kanımızca, Yeğnovit yerleşim yerinin, milli karakterini uzun süre koruyabilmesinin sebeplerinden biri, yerleşim yerinin nüfus yoğunluğu olmuştur.
Aynı defterlerde, küçük bir adacık gibi Elevit’te yaşayan Hıristiyan Ermeni nüfusla ilgili bir bilgi bulunmaması da enteresandır. 1806 yılında sadece köyün yarısının Müslümanlığa geçtiğini ve P. Tumayants’a istinaden, XIX. yüzyılın ikinci yarısında 20 ailenin hâlâ Hıristiyan olduğunu hesaba katarsak, o zamanlar 20 ailenin, yani köyün yarısının mühtedi Hemşinli olması gerekmekteydi. Hâlbuki Osmanlı salnamesinde, Elevit’te sadece Müslüman haneleri kaydedilmişti, üstelik şüpheli verilerle.
Dahası, Türkiye’de yayınlanmış olan “Ansiklopedik Karadeniz Sözlüğü”nde “Elevit” maddesi altında, XX. yüzyıl başında Elevit’te az sayıda Ermeni’nin bulunmuş olduğu belirtilmektedir. Sözlüğün yazarı tarafından enteresan bir hikâye de anlatılmaktadır. “Yaşlı annesiyle beraber kalan Pedros adındaki otuzuna gelmiş bir Hay (burada yaşayanlar kendilerine Ermeni denmesinden hoşlanmazlarmış, onlara Hay denmiş)” komşu Koluna Köyü’nden İslamlaşmış bir Hemşinli kızla evlenir. Evlendikten bir süre sonra Petros din değiştirip Müslüman olmaya karar verir. Oğlunun din değiştirmesi, annesi üzerinde ağır etki yapar. Günün birinde köylüler onu değirmenin yanında ağlarken görür ve Talin teyzeye ağlamasının sebebini sorarlar. O ise şöyle cevaplar, “Niyel ağlamayayım ka (kız)? İsa’dan yüz çevirdi, şimdi de Muhammed’i küstürürse öbür dünyasından olacak[32]”. Bu kadının, sözünün ikinci kısmını, İslami çevrenin baskılarından korkarak, mecburen söylemiş olduğunu sanıyoruz.
Yeğnovit yerleşim yeri, günümüzde üç mahalleye ayrılmış olup “Ansiklopedik Karadeniz Sözlüğü”ne istinaden günümüzde 200 hanesi bulunmaktadır[33]. Genelde Küşuve (Kuşiva), Mollaveyis (Molevits),  Zil Kale, Çat (Tap), Şenköy köyleri halkı ve eski Elevitliler yaz tatillerini burada geçirmektedir. Eski ananevi taş temel üzerine ahşap yapıların yanında zamanla modern evler de inşa edilmiştir. Burada yaşayan halkla birlikte yazın ülkenin farklı yerlerinden gelen Hemşinlilerin sayısı 500’e ulaşmaktadır.
Özellikle, Ağustos başındaki Vardavar (Vartivor) günlerinde köyün nüfusu bazen 1000-1500’e ulaşabilmekte, Elevit, Çamlıhemşin’in en yoğun nüfuslu köy-yaylası olmaktadır. Lakin kışın, aşırı kar yağışı sebebiyle bu yerleşim hemen-hemen boşalmaktadır. Bol kar yağışı ve kar erimeleri, geçmişte de Yeğnovitlilere büyük zorluklar çıkarmıştır. H. Taşyan, peder Karapet’in notlarından değerli bir veri yayınlamıştır. Yazarın anlattığına göre kışın Hemşin dağlarına bol kar yağdığından dolayı, Yeğnovit, 1500 yılında çığ nedeniyle önemli ölçüde zarar görmüştür. “Yeğnovit Köyü’ne, Surb Khaçik babamıza Tanrı’nın gazabı indi, Cıvkaydzor Vadisi’nden çığ indi ve Surb Sion kilisesini, Rıztakların harmanını, ambar ve ahırını, buğdayını darmadağın ederek büyük zarar verdi”. Aynı yazıdan, Patrik Tavakali ve Rum Stepanos’un ailelerinin büyük ölçüde zarar görmüş olduğunu anlamaktayız[34]. Rize Hemşinlilerin kullandıkları Türkçede, günümüzde de Ermenicemarag ve sarbin/sarben (ambar) kelimelerinin geçmesi enteresandır.

Yazar ve “Kartal”  konağının sahipleri
Yeğnovit sakinleri, yerleşim yeri yakınında bulunan ve her şeyin darmadağın edilip, artık hiçbir şeyin kalmadığı Ermeni mezarlığını gösterdiler. Burada da, altın bulmak niyetiyle tüm mezarlıkların tahrip edildiğini anlattılar. Konuştuğumuz kişiler, kendilerinin Türk boylarından gelen Hemşinliler olduklarını belirtmekle birlikte, eskiden burada Ermenilerin de yaşamış olduğunu inkâr etmemekteydi. “Kartal” adındaki küçük misafirhanenin sahibi Halide Yıldırım ise, annesinin, dayılarının Ermeni olduklarını hatırladığını ve o zamanlar, yani üç nesil öncesinde, orada 50-60 hane Ermeni ve 5-6 hane Türkün yaşamış olduğunu anlattı. Annesinden duyduğuna göre Ermeniler dini ayinlerine sadık kalmakta ve Türklerin kendilerine dayattığı kuralları kabul etmeyip karşı koymaktaydı. Bu sebepten dolayı, günün birinde Türk askerler gelip onları nehrin öte tarafına, dağlara doğru sürer ve büyük bir kısmını katlederler. Bayanın anlattıklarının hangi tarihlere denk geldiğini tespit edemedik. Lakin bu olayların XIX. yüzyıl sonu veya XX. yüzyıl başlarında, yani üç nesil önce meydana gelmiş olması, ihtimal dâhilindedir. Büyük bir ihtimalle bu insanlar “Ansiklopedik Karadeniz Sözlüğü”nde de söz edilen, XX. yüzyıl başlarındaki Ermenilerden kalan son kırıntılardı[35].

Yeğnovit-Elevit yer isminin etimolojisi
Yeğnovit ismi Ermeni kaynaklarında Yeğınhovit, Yeğnahovit, Yeğiovit, Yeğovit, Yevoğyut, Elehovit şekillerinde karşımıza çıkmaktadır. Yeğnovit yer ismi ise öz Ermenice bir isimdir. Kitabında, genel olarak Hemşin mikro yer isimlerinin Ermeni kökenini inkâr etme konusunda yersiz çaba sarf etmekle uğraşan Türk yazar S. Arıcı, Yeğnovit’e de değinmiştir. S. Arıcı’nın listesinde bu köy ismi Elovid olarak kaydedilmiştir. Yer isminin ikinci kısmını teşkil eden “ovid”in Ermenice olduğu, Türk yazar tarafından bu durumda kabul edilmektedir. Daha sonra da, Ermenice sözlüğe dayanarak “ovid” kelimesinin anlamını açıklamaya çalışmaktadır. “Tabii ki, Ermenice sözlükte yayla kelimesi lernataş olarak belirtilmektedir[36]”. Türk yazar, bu anlaşılmaz açıklamayı hangi Ermenice sözlükten elde etmiş olduğunu belirtmemekte, fakat hemen akabinde, ovidi yayla anlamıyla kullananın sadece Türkler olduğunu eklemekte, yer isminin el köküne ise hiç değinmemektedir.
Ermenice anlamdaş kelimeler sözlüğünde hovid’in karşılığı olarak lernagog, getahovit vehartavayr kelimelerinin kullanılmış olduğunu belirtmek isteriz. Hemşin mikro yer isimlerinden de görüleceği üzere, Yeğnovit, Balovit, Cırovit, Tirovit, Dzeğovit, Medzovit, Khaçovit vs., bunların tümü öz Ermenice olup Hemşinlilerin yaylalarının ismi olarak bilinmektedir. Bizim etimolojimize göre Yeğnovit ismi yeğ+n-(ceylan)+hovit öğelerinden meydana gelmiş olup “yeğnikneri hovit” (ceylanlar vadisi) anlamına gelmektedir. Eğn kelimesi öz Ermenice olup, dilbilimci H. Acaryan’a göre İndogerman proto dilinin elno şeklinden meydana gelmiş olup yeğnot (ceylan ayağı), yeğnort (ceylan yavrusu) kelimeleri türemiş olup, sadece yeni edebi Ermenice’de yeğnik şeklinde kullanılmıştır. Yer isminde meydana gelen eln>yeğn ses değişimi Ermenice’ye has bir durumdur. H. Acaryan’ın belirttiğine göre aynı elno kökenden “Rusça елень, олень (geyik), еленица (ceylan), … Almanca Elen, …, Fransızca elan (Ren geyiği)” kelimeleri türemiştir[37].
Ermeni ünlü akademisyen G. Cahukyan, Yeğn’in n ekini çok eski olarak kabul edip, Ermenicede bu ekle sadece tamlamaların meydana gelmiş olduğunu ve yeğn, yezn, yerkn, voğn, andzn vs. örneklerinde görüldüğü gibi, çekim kökünün şekilsel göstergesi olarak kullanıldığını belirtmektedir[38]. Ermeni kaynaklarında bu yer ismi, eski Ermenicedeki Yeğnahovit, Yeğnovit, Yeğiovit (bazen, Ermeniceye has bir durum olan, ikinci kelimenin başındaki h’nin düşmesi haliyle) şekliyle belirtilmektedir. Hemşinliler fikrimizce, lehçelerinde bu yer isminin en eski, arkaik şekli olan Elevit şeklini korumuşlardır. Yer isminin ikinci kısmını teşkil eden hovit, öz Ermenice kökten oluşmuştur ve vadi anlamına gelmektedir. Bu kelime, diğer ovit şekliyle birlikte Ermenice yer isimlerinde ziyadesiyle karşımıza çıkmaktadır. Örneğin Balahovit, Kogovit, Ağiovit[39] vs. gibi. Dilin hızlı kullanılması ve ünlülerin uyumu sonucunda Elevit yer isminin ilk unsuru olan el’in baskısıyla hovit, Elevit’e dönüşmüş olan yer ismi, bu şekilde de Osmanlı salnamelerine geçmiştir. Araştırmalarımızın sonucuna göre, Osmanlı defterlerinde kayıtlı yer isimleri genelde yerel lehçeye uygun telaffuz şekillerinin Osmanlıca yazılışıyla yer bulmuştur.
Yeğnovit sakinleri de kendi yerleşim birimlerinin yer isimleri etimolojisiyle ilgilenmekteydi. Açıklamalarımızı duyarak, sadece kabul etmekle kalmayıp, günümüze kadar köyün karşısındaki Ser (Sar, Erm. dağ) olarak anılan dağın eteğinde her sabah, şafak vakti ceylanlar ve dağ keçilerinin gelip yakındaki nehirden su içtiklerini eklediler. Belirtmek gerekir ki, Ğ. İnciciyan’ın anlatılarına göre, Elevit’in yakınlarında bulunan Balovit “Sık ormana sahip bir vadidir ve ceylanlar, vahşi hayvanlarla doludur. İçlerinde, asma boyunda keçiler vardır. Bu keçilerin kılları yılda üç kere değişmekte, kışın siyah, baharda kırmızı ve sonbaharda tekrar siyah renk almaktadır…[40]”.
Yeğnovit’in bugünkü sakinleri çevre dağların, komşu yaylaların, harmanların ve tepelerin eski isimlerini anımsamaktaydı. Halide Yıldırım’ın ağzından çevre mahallerin birkaç Ermenice mikro yer isimlerini kaydedebildik. Zovku Gölü – Garmik (karmir/kırmızı) yaylasından yukarı bulunmakta olup, Ermenice dsovk (göller) ve Türkçe göl kelimelerinden oluşmaktadır. Khaçiler – Khaç(haçın)+i (tamlayan eki) +ler (dağı) kelimelerinden; Hapivanak yaylası – Apivank (kıyı manastırı) yer isminin başına h harfinin eklenmesiyle meydana geldiğini düşünmekteyiz, Horduk-Khorduk,Hoğut – hoğ (toprak)+ut (durum göteren takı) öğelerinden meydana gelmiştir. Matur yaylası – bu yer ismindeki Ermenice matur kelimesi şapel (küçük kilise) anlamına gelmektedir. Navkar yaylası – öz Ermenice nav (gemi)+kar (taş) kelimelerinden meydana gelmiştir. Kargeloğ – öz Ermenice kar(taş)+glukh (başı) Ermenice kelimelerinden oluşmaktadır. Khortak Dere (get) – öz Ermenice Khor(derin)+tak (alt, altı) Ermenice kelimelerinden oluşmuştur. Kotsgudun duzu – Ermenice Koçğ (kütük)+ut (bir şeyin çok olduğunu gösteren ek)+un (hal gösteren ek) ve Türkçe duzu (düzü) kelimelerinden meydana gelmiştir.
Böylelikle, takdim edilen dili-tarihî veriler, Hemşin Yeğnovit-Elevit yerleşim biriminin çok eski zamanlardan beri Ermeni ruhani ve yazım merkezlerinden biri ve tanınmış bir ziyaret yeri olarak, Türk-İslam ortamında, milli çehresini XIX. yüzyıla kadar korumuş olduğunu kesin bir şekilde tespit etmektedir. Çok sayıda Hemşin (Hamşen) yerleşimi, Ermeni halkının tarihindeki beyaz sayfaları tamamlayabilmek için araştırılma gereği duymakta, biz ise bu konudaki araştırmalarımızı sürdürmeyi düşünmekteyiz.

[1] A. Taşpınar, Rize Tarihi, Rize, 2004, s. 137.
[2] S. Haykuni, “Nışkharner, Korads u Moratsvads Hayer” (Kutsal Emanet: Kaybolan ve Unutulan Ermeniler), Ararat, Vağarşapat, 1895, sayı 7, s. 296.
[3] H. Taşyan, Tayk, Dratsik yev Khotorcur, Patmakan-Teğagrakan Usumnasirutyun (Tayk Bölgesi, Komşuları ve Khotorcur Bölgesi, Tarih-Topografya Araştırması), II. cilt, Mıkhitaryan matbaası, Viyana, 1980, s. 4.
[4] Tagavor/Tagvor adlı yer isimleri Ermenistan’ın Büyük Hayk eyaletinde çok yaygın olmuştur. Batı Ermenistan’ın Erzurum Vilayeti’nde, Khotorcur bölgesinin, Yukarı Mokhrakut Köyü’nde Tagvor olarak anılan vadi ve yazlık bölge bilinmektedir. (bk. Hayastani yev Harakits Şırcanneri Teğanunneri Bararan (Ermenistan ve Çevre Bölgelerin Yer İsimleri Sözlüğü), II. cilt, Yerevan Devlet Üniversitesi Yayınları, Yerevan, 1988, s. 384.)
[5] Bu konuyla ilgili bk. Can Uğur Biryol,  Kaçkarlar’da Bulut Olsam, Ankara, 2011, s. 42.
[6] H. Taşyan, a.y., s. 64-73. Ayrıca bk. L. Khaçikyan, Ecer Hamşinahay Patmutyunits (Hemşin Ermenileri Tarihinden Sayfalar), “Banber Yerevani hamalsarani” (Yerevan Üniversitesi Dergisi), 1969, sayı 2, s. 133.
[7] L. Khaçikyan, a.y., s. 133.
[8] H. Taşyan, a.y., s. 64-73.
[9] 1422 yılında Koştents manastırında istinsah edilen elyazması, Kudüs Ermeni Patrikliği’nin kütüphanesinde bulunmaktadır (No 1617). 1460 yılında Khujka manastırında istinsah edilen elyazması hatırat, Maştots Matenadaran’ında bulunmaktadır (No 7263), bu konuda ayrıntılı bilgi için bk. L. Khaçikyan, a.y., s. 126-128.
[10] L. Khaçikyan, a.y.
[11] H. Taşyan, a.y., s. 68.
[12] “Kac” Ermenicede aynı zamanda asil, ahlaklı, cesur, yiğit, kahraman, cüsseli, daha büyük, çok büyük anlamına gelmektedir (bk. H. Acaryan, Hayeren Armatakan Bararan (Ermenice Temel Sözlük), IV. cilt, Yerevan Devlet Üniversitesi yayınları, Yerevan, 1979, s. 554).
[13] L. Khaçikyan, a.y., s. 132.
[14] H. Taşyan, a.y., s. 101.  
[15] H. Acaryan, a.y., s. 555.
[16] Yeğişe, Vardani yev Hayots Paterazmi Masin (Vartan ve Ermenilerin Savaşıyla İlgili), tercümesi ve açıklamaları Y. Ter-Minasyan, Yerevan Devlet Üniversitesi Yayınları, Yerevan, 1989. Bk. M. Çamçıyants,  Hayots Patmutyun  (Ermenilerin Tarihi), II. cilt, Yerevan, 1984, s. 79.
[17] H. Taşyan, a.y., s. 67-68.
[18] Ğ. Alişan, Teğagir Hayots Medsats  (Büyük Hayk’ın Topografyası), S. Ğazar, 1855, s. 39.
[19] Rahip Minas Bıjışkyan,  Patmutyun Pontosi, vor e Syav Dsov  (Karadeniz Pontos’u Tarihi), Venedik, 1819, s. 97.
[20] Ğ. İnciciyan,  Aşkharhagrutyun Çorits Masants Aşkharhi  (Dünyanın Dört Yönünün Coğrafyası), I. cilt, Venedik, 1806, s. 396.
[21] O. Öztürk, Ansiklopedik Karadeniz Sözlük, İstanbul, 2005, I. cilt, s. 351.
[22] O. Öztürk, a.y., s. 351.
[23] Ğ. İnciciyan, a.y., s. 397.
[24] H. Taşyan,  Hay Bnakçutyunı Sev Dsoven Minçev Karin  (Karadeniz’den Erzurum’a Kadar Olan Ermeni Nüfusu), Viyana, 1921, s. 31. Bu konuda ayrıca bk. L. Khaçikyan, Ecer Hamşenahay…, s. 138
[25] P. Tumayants, Pontosi Hayerı, Aşkharhagrakan yev Kağakakan Viçak Trapizoni (Pontus Ermenileri, Trabzon’un Coğrafi ve Siyasi Durumu), “Luma”, Tiflis, sayı 2 (Temmuz), 1899, s. 156.
[26] İ. G. Güvenlioğlu, M. U. Hiçyılmaz, M. Gürdal, Rize, Hemşin İlçesi, Tarihi Mezar Kitabeleri, İstanbul, Kaknus yayınları, s. 52.
[27] A.y.
[28] Trabzon Vilayeti Salnamesi,  hazırlayan: Kudret Emiroğlu, Ankara, 1993, VIII. cilt, s. 375-377.
[29]  Trabzon Vilayeti Salnamesi, hazırlayan: Kudret Emiroğlu, Ankara, 1993, IX. cilt, s. 317.
[30] Bu konuda daha ayrıntılı bk. L. Sahakyan, Bardzr Hayki Baberd, Sıper, Dercan Gavarneri Teğanunnern u Joğovrdagrutyunı XVI. Dari Osmanyan Aşkharhagir Matyannerum  (XVI. Yüzyıl Osmanlı Tahrir Defterlerinde, Bardzr Hayk Eyaleti’ndeki Baberd, Sıper, Dercan sancahlarının Yer İsimleri ve Demografisi),  Lusakın yayıncılık, Yerevan, 2007, s. 61-63.
[31] A.y., s. 215-216.
[32] O. Öztürk, a.y., s. 351-352.
[33] O. Öztürk, a.y., s. 315.
[34] H. Taşyan, Tayk, Dratsik ve Khotorcur…, s. 65.
[35] O. Öztürk, a.y., I. cilt, s. 315.
[36] S. Arıcı, Dambur Tarihi, Hemşin-Purim Etimolojik Sözlüğü, 1. Basım, İstanbul. Kızkulesi yayıncılık, 2008, s. 269.
[37] H. Acaryan, a.y., II. cilt, 1973, s. 21-22.
[38] G. Cahukyan, Hayots Lezvi Patmutyun, Nakhagrayin Şırcan  (Ermeni Dilinin Tarihi, Yazı öncesi Dönem), Yerevan, 1987, s. 238.
[39] H. Acaryan, a.y., III. cilt, 1977, s. 116-117.
[40] Ğ. İnciciyan, a.y., s. 379.