Milliyetçilik doğası
gereği insanı evrensel bir bakıştan yoksun bırakır. Milliyetçiler kendi ulusu,
halkı, etnik kimliği için istediği hakları ve özgürlükleri başkaları söz konusu
olduğunda rahatlıkla göz ardı ederler. Bu durum bizim milliyetçilerimiz için de
pek tabi geçerlidir. Onlara göre; Türkler, tarihleri boyunca asla ‘esir
yaşamayı kabul etmemiş’, ‘ya istiklal ya ölüm’ şiarıyla yaşamıştır. Özgürlüğü böylesine
‘kutsayan(!)’ milliyetçilerimiz, ne
hikmetse Türkiye’de yaşayan halklar özgürlük taleplerini yükselttiklerinde ise
bozguncu, bölücü, terörist suçlamalarıyla bu taleplerin karşısına dikiliveriyorlar.
Anadilde eğitim ve
anadili öğrenimi konusunda da aynı kural geçerli. ‘Türkçe dil bayrağımızdır’ şiarıyla,
Türkiye dışında Türkçenin kullanımı konusunda devlet, bütün imkanlarını
kullanıyor. Türklerin yaşadığı bölgelerde Türkçenin resmi statü kazanması,
Türkçe eğitim verilmesi, Türkiye’den ilgili ülkelere öğretmenler gönderilmesi yönünde
yoğun çaba harcıyor. Örneğin; geçtiğimiz yaz Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı’nın (YTB), Edirne Milli Eğitim Müdürlüğü işbirliğiyle
Yunanistan, Bulgaristan, Kosova, Moldova ve Makedonya'dan Edirne'ye gelen 84
öğretmene, "Soydaş Öğretmenlere Türkçe Atölyesi" kapsamında Türkçe
eğitimi verdi. Bu konulardaki haberler basında genel bir memnuniyet hatta
sevinçle karşılanıyor. Hatta bazı yazarlar yurtdışı Türklerin hakları ile
ilgili devletin daha yoğun çaba harcaması gerektiğini savunuyor. Bazıları
Türklerin uğradığı baskı ve zulümlerden söz ediyor. Sincan Uygur, Güney
Azerbaycan vb…
Hal böyle olunca tabloyu
daha iyi görebilmek için Türkçenin dünyadaki durumuna bir göz atmak istedim.
Rusya
Yakutistan,
Başkırdistan, Kabardey Balkar, Karaçay, Tataristan vb. özerk bölgelerde bölge
halkının konuştuğu Türkçe lehçeleri Rusça ile birlikte resmi dil statüsünde. Bu
dillerde eğitim yapılabiliyor. Özerk bölgelerin kendi parlamentoları,
başkanları, anayasaları var.
Almanya
Almanya'da bazı
eyaletlerde ilkokuldan başlayarak haftada 3 ila 5 saat zorunlu anadili dersleri
veriliyor. "Ulusal Uyum Planı" adı altında çift dilli eğitimin
gerekliliği yaklaşımı kabul ediliyor. Bu amaçla ortaokulun ilk yılından
itibaren uygulanan "karşılaştırmalı dil eğitimi" modelleri geliştirilmiş.
Bu modele göre haftada iki saat Türk ve Alman öğretmenlerin bir arada
girebilecekleri dersler düzenleniyor ve her iki dilin de karşılaştırmalı
öğretimi uygulanıyor.
Çin
Çin’de Mao Zedong liderliğinde
gerçekleştirilen devrimin ardından 1951 tarihli “Etnik Eğitime İlişkin İlk
Ulusal Konferans Raporu”nun Devlet Konseyi’nde onaylanmasıyla beraber, Moğol,
Kore, Uygur, Kazak ve Tibet gibi hâlihazırda yazılı bir dile sahip etnik
grupların ilk ve orta dereceli okullarda kendi dillerinde eğitim görmeleri sağlanmış.
Henüz yazılı bir dile sahip olmayanların ise, bir yandan kendi yazılı dillerini
yaratmaları ve geliştirmeleri, diğer yandan da Han dilini (Çince) veya alışkın
oldukları bir yerel dili eğitim amaçlı kullanmaları öngörülmüş. Çin Halk
Cumhuriyeti’ni oluşturan 55 farklı etnik gruptan 10’u bu politika ile yazılı
bir dile kavuşmuş ve ayrıca Çince öğrenmiş, 40’a yakını kendi diline ek olarak
Çinceyi kullanabilir hale gelmiş, kalan gruplardan bazıları ise tamamen Çinceyi
benimseme yoluna gitmiş. Aynı yıl, etnik azınlık dillerinin ve edebiyatının
geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapacak eleman yetiştirmek gayesiyle, bugün
Milliyetler Merkez Üniversitesi adını alan Milliyetler Merkez Enstitüsü
kurulmuş. Azınlık dillerine yönelik bu olumlu yaklaşım, 1952 tarihli anayasanın
“tüm milliyetlerin kendi sözlü ve yazılı dilini kullanma özgürlüğü”nü güvence
altına almasıyla resmiyet kazanmış, sözlü dile sahip olan halkların dillerini
yazılı hale getirmesi, yazılı dile sahip olanların ise dillerini geliştirmesi
için devlet desteği sağlanmış.
Sincan Uygur Özerk Bölgesi 1955
yılında Çin Halk Cumhuriyeti tarafından kurulmuş. Uygurca bölgedeki tüm etnik
gruplar için ortak dil niteliği arz etmekte iken, Putonghua (Çince) ve Kazakça
ikinci derecede ama önemli oranda yaygınlık gösteriyor. Bununla beraber, Uygur
topluluğunun yüzde 1’inden daha azının Putonghua dilinde yetkinlik kazandığı
tespit edilmiş. Söz konusu kültürel çeşitlilik, anadilinde eğitim esasına
dayalı ayrı okullaşma sisteminin oluşmasına ve böylece Putonghua, Uygurca,
Kazakça, Mongolca, Xibo ve Kırgızca olmak üzere altı anadilinde ilk ve ortaokul
eğitimi yapılmasına imkân tanımış.
Kosova
Yugoslavya dönemindeki 1974
Anayasasında Türk azınlığına dilini kullanması için haklar tanınmış. Bu anayasa
Madde 1’de Türkleri kurucu unsur olarak göstermiştir. Madde 221’de Kosova’da
Arnavutça, Sırpça ve Türkçenin eşit olduğu belirtilmiş. Türklerin çoğunlukta
oldukları yerlerde Türkçe resmi dil olarak kabul edilmiş. Günümüzde de
Arnavutça, Sırpça ve İngilizce ile beraber Türkçe Kosova’nın dördüncü resmi
dili konumunda. Türklerin Kosova’daki nüfusu ise 20 bin civarında.
Ayrıca, eğitimdeki kadro sorunun
giderebilmek için 1992 yılından itibaren her yıl Türkiye bölgedeki öğrencilere
burs sağlıyor, bölgeye öğretmenler gönderiyor ve bölgedeki öğrencilere kitap
olanağı sağlıyor.
Makedonya
Türkiye ve Makedonya arasında
eğitim uygulama programı imzalanmış, antlaşmadan sonra Türk öğretmenler bölgeye
gönderilmiştir. 1991 Anayasasının öngördüğü şekilde Türklerin yoğun yaşadıkları
yerlerde Türkçe resmi dil olarak kullanılıyor. Makedonya yasalarına göre bir
azınlık grubu bulunduğu beldenin nüfusunun yüzde 20’sinden fazla ise o dil
beldede resmi dil hakkı kazanıyor. Üsküp’e bağlı Çayır beldesinde belediye
meclisi kararıyla nüfus yüzde 20’nin altında olmasına rağmen Türkçe resmi dil
statüsü kazandı. Makedonya’da 100 bine yakın Türk yaşıyor.
Moldova
Moldova’ya bağlı özerk bir
cumhuriyet olan Gagavuz Cumhuriyeti’nin 250 bin kişilik nüfusunun büyük
bölümünü Ortodoks Hıristiyan inancınca mensup olan Gagavuz Türkleri
oluşturuyor. Bölgede Gagavuz Türkçesi, Rumence ve Rusça resmi dil statüsünde.
Türkiye’nin desteğiyle birçok okul kurulan bölgede anaokulundan üniversiteye kadar
Türkçe eğitim veriliyor.
Bulgaristan
İkinci dünya savaşından sonra
kurulan sosyalist rejim döneminde Türkçe eğitime yönelik önemli çalışmalar
yapılmış, Azerbaycan modelli eğitim öngörüldüğünden Azerbaycan’dan hocalar
getirilmiştir. Türk pedagoji okulları açılmıştır. 1970-1989 yılları arasında
Türkçe isimlerin değiştirildiği baskıcı bir dönem yaşansa da 1991 anayasası
azınlıklara kendi dillerinde eğitim olanakları sağlamış. Bugün Bulgaristan’da
yaşayan bir milyona yakın Türk ilkokuldan üniversiteye kadar Türkçe eğitim
görebiliyor.
Irak
Arapça ile birlikte Kürtçenin de
resmi dil olduğu Irak’ta Türkmence bölgesel dil statüsüne sahiptir. 1993
yılından bu yana Türkmenlerin anadilde eğitim yapabildikleri okulları bulunuyor.
Bu okullar önceleri Kürdistan bölgesinde kurulmuş olmakla birlikte günümüzde Türkmenlerin
yaşadığı bütün şehirlere yayılmış durumda.
Kendim İçin Ne İstiyorsam….
Diyeceğim şu ki: Annemin
çocukluğumdan bu yana kulağıma küpe olmuş bir duası vardı. “Allahım kendim için
ne istiyorsam komşuma on katını ver” derdi. Hadi bire ondan vazgeçtim. Anadilde
eğitim denince alerjiniz tutmasa bari. Kendinizin bile inanmadığı argümanlar
sıralayıp, akıl mantık sınırlarını zorlamasanız artık. Valla çok şey
istemiyoruz, elinizi vicdanınıza koyun. Samimi olun. Türkçe için başka
ülkelerde ne istiyorsanız ona razıyız.