Kışın zamanın büyük bölümünü evde geçirirdik. Metrelerce karın örttüğü yollar izin vermezdi fazla uzaklaşmaya. Hem erkenden akşam olur, hava kararırdı. Köyden uzaklaşmak da pek güvenli değildi. Çünkü aç kalan kurtlar ve ayılar köyün yakınlarına kadar inerlerdi. Bu yüzden kışın en iyisi evde vakit geçirmektir. Evde geçirilen uzun zamanlarda “misket,” “maya,” “öğretmencilik” hatta kalabalık olunca “eşinden memnun musun?” gibi oyunlar oynardık. Tabi en büyük eğlencemiz momiden hikayeler dinlemekti. Ama bu hikayeler artık benim için sorun olmaya başlamıştı. Özellikle cadı hikayeleri. Cadı hikayeleri beni çok korkutuyordu. Anladığım kadarıyla köyümüzde de cadı vardı. Ama ben kim olduğunu bilmiyordum. Artık yaşlı kadınlarla yalnız kalmaya korkar olmuştum. Her gördüğüm kadını “cadı acaba bu mu?” diye baştan aşağıya süzüyordum. Bütün davranışlarını izliyor, onlarla yalnız kalmaktan özenle kaçıyordum.
Bir gün artık dayanamadım. Momiye: “me kağis cadun vova? Asa indzi. Kağis emmen baravan vaxim gu (bizim köyün cadısı kim? Söyle bana. Köyün bütün yaşlı kadınlarından korkuyorum)” dedim.
Momi: “orti, me kağis caduin vov elluşe ook çkida. Asa, ana gasin. Ama ook şidag desats çuni. Cudu a dei megime maxke arnus a na kelxut medz pon kuka. ( yavrum, bizim köyün cadısının kim olduğunu kimse bilmiyor. Budur, şudur diyorlar. Ama kimse gerçekten görmemiştir. Cadıdır diye birinin günahını alırsan başına büyük iş gelir.) dedi. Sonra da cadının açığa çıkmasının ancak iş üstünde yakalanmasıyla ya da kendisini çok kızdıran bir şey yapan birini cezalandırdığında mümkün olduğunu söyleyerek bir hikaye anlattı:
“Guli daha on beş yaşında genç bir kızmış. Ama o zamanlar bu yaş evlenmek için yeterli bir yaşmış. İsteyenlerin ardı arkası kesilmeyince ailesi münasip gördükleri birine vermiş Guli’ yi. Guli ilk zamanların çocukluklarını atlattıktan sonra mutlu bir yaşantı sürmeye başlamış. Yeni yaşamına çabuk alışmış. Elinden başka bir şey de gelmezmiş zaten. Kocasını da zamanla sevmiş. Kendisine iyi davranıyormuş kocası. Tek bir sorunları varmış yeni evli çiftin. Üç yıldır evli olmalarına rağmen çocukları olmamış. Yaşı henüz küçük olduğu için bunu da fazla sorun etmemişler.
Bu mutlulukları fazla uzun sürmemiş. Evliliklerinin üçüncü yılında kocasının ağabeyi ölmüş. Karısı iki çocuğuyla dul kalmış. Kayınpederi büyük gelinini çok seviyormuş. Torunlarının da annesiz kalmasını istemiyormuş. Bu yüzden büyük gelini Guli’ nin kocasıyla nikahlamış. Guli bir türlü bunu kabullenememiş. Düşünmüş taşınmış. İşin içinden çıkamamış. Çünkü kocasını seviyormuş. Hem ayrılsa, boşanmış bir kadın olarak daha iyi biriyle evlenme ihtimali çok zayıfmış. Bir süre, duruma alışmaya çalışmış. Ama nafile. Belki kocasını sevmese durum daha kolay katlanılır olacakmış. Ama sevdiği adamı aynı evin içinde başka bir kadınla paylaşmak dayanılmaz bir hal almış. Sonunda kaçmaya karar vermiş.
Guli bir gün tarlada çalışırken kararını vermiş. Tarladan orman yoluna vurmuş kendini. Köy yolundan gitmesi imkansızmış. İnsanlar köyden tek başına ayrıldığını görürlerse kaçtığını anlar ve izin vermezlermiş. Bir tepenin bir yamacında kocasının bir yamacında babasının evi varmış. Saatlerce yürümüş. Tepeyi tırmanmış. Günü akşam etmiş. Sonunda babasının köyüne gelmiş.
Birkaç gün sonra kayınpederi Guli’ ye haber göndermiş: “ Eğer evine geri dönmezsen kimseye kadınlık edemeyesin.”
Guli’nin babası bu tehdit üzerine çekinmiş. Çünkü köylüler arasında Guli’nin kayınpederinin cadı olduğuna dair söylentiler dolaşıyormuş. Kızının ağzını yoklamış. Guli bu tehdidi pek ciddiye almamış. Babasına: “O eve geri döneceğime ölürüm daha iyi demiş.” Bunun üzerine babası da fazla ısrar etmemiş.
Cadı bunun üzerine bir yumak yün ipinden kırk parça kesmiş. Kırk parçayı birbirine düğümlemiş. Her düğüme kimsenin bilmediği dualar okumuş. Kırk düğümlü iple Guli’nin rahmini bağlamış. Sonra da düğümlü ipi denize atmış.
Gel zaman git zaman Guli’ nin kısmeti çıkmış, evlenmiş. Cadı bu evliliği önceden haber almış. Kırk parça ip hazırlamış. Kırk parça ipi kırk düğümle bağlamış. Her düğüme kimsenin bilmediği dualar okumuş. Kırk düğümlü iple Guli’nin yeni evini bağlamış. Sonra da düğümlü ipi denize atmış. Bu evde çocuk olması artık imkansızmış.
Guli yeni evinde ilk zamanlar mutluymuş. Ama bir sorun varmış. Yıllar geçiyor ama Guli’nin çocuğu olmuyormuş. Hocalara gitmişler, olmamış. Otlar kaynatmış içmişler, olmamış. Doktorlara gitmişler, olmamış. Türlü türlü çareler denemişler, yine olmamış. Tam on iki yıl geçmiş evliliğinin üzerinden ama çocukları olmamış. Evin içinde yıllar yılı bir tek kahkaha duyulmamış. On ikinci yılın sonunda bir gün, kederli Guli’nin bir dikkatsizliği sonucu evde yangın çıkmış. Bütün köylü koşmuş, yetişmiş. Ama ahşap evi yanmaktan kurtaramamış. Ev tamamen kül olmuş.
Köylüler bu duruma çok üzülmüşler. Çünkü Guli’nin kocası çok fakirmiş. Üstelik çocukları olmadığı için insanlar onlara daha fazla acıyorlarmış. Köyün ileri gelenleri hemen gor yapmaya karar vermişler. Bütün köylüler elinden ne geliyorsa, yardım edecekler ve Guli’nin yeni evini hep birlikte yapacaklarmış.
Ev inşaatı boyunca Guli ve kocası komşularının evinin bodrumunda kalıyorlarmış. Birkaç ay içinde yeni evleri hazırmış. Guli yeni eve taşınacakları gün kendini hiç iyi hissetmiyormuş. Başı dönüyor, midesi bulanıyormuş. Evin yapımı sırasındaki yoğun çalışmaya bağlamış önce. Sonra son birkaç ayı düşününce aklından bile çıkardığı şeyin gerçekleştiğini anlamış. Hamileymiş.”
Mahir Özkan
kayınpeder niye cadı oldu anlamadim oni...
YanıtlaSil