Momi geniş zamanların insanıdır. Onun zamanında insanlar akrep ve yelkovanın peşinden koşarak yaşamıyorlardı. Aceleleri yoktu. Momi anlatacağını “kısaca” anlatmaz o yüzden. Uzun uzun anlatır. Doğrudan söylemez söyleyeceğini. “Bizim zamanımızda” diye girer söze, hikayesini anlatır önce. Sabırla beklersin hikayesinin sonunu. Hikayesi bittiğinde söyler söyleyeceğini “kısaca”. Hoş, artık söylemesine de gerek kalmamıştır ya.
“Bizim zamanımızda” ile başlayan cümleleri en çok televizyon izlerken duyardık onun dilinden. Televizyona akıl sır erdiremezdi; hem tekniğine, hem içindekilere. Bir gün yine oturmuş bir dizi izliyoruz. Bir aile dizisi! Dizi ama sadece dizi değil! Adeta bir eğitim programı. Modern, çekirdek aile nasıl olur? Modern ailede kadının, erkeğin, çocuğun yeri neresidir? İlişkileri nasıl olmalıdır? Hepsinin cevabı bu dizideydi. İzlenme rekorları kırdığı için üzerine siyasilerin, üniversite hocalarının açık oturum yapıp tahliller yaptığı bir diziydi.
İşte bu dizinin kadın karakteri bir bölümde kocasına bir sebepten kızmıştı. Büyük kavga kopmuştu. Bu modernlik işini sindirmesi biraz zor oluyordu erkek karakterin. Kavgaların çoğu da bundan çıkıyordu zaten. Neyse, sonuçta kadın “daha fazla katlanamıycam sana” dedi ve vurdu kapıyı çıktı. Momi’nin “bizim zamanımızda” deme vakti gelmişti.
“İda televiziyoned boş pona. İndzi onguç deveg. Tsezi meg hikiya me asim. İsa hikiyas indzi im may e garkevuşi çağin asats.(O televizyon boş iştir. Bana kulak verin. Size bir hikaye söyleyeyim. Bu hikayeyi bana annem evlenme çağımda söyledi.)”:
“Bir zamanlar, bir Hemşin köyünde kızın biri kaybolmuş. Kız sabah tarlaya çalışmaya gitmiş. Akşam olmuş gelmemiş. Hava kararmaya başlayınca evi sarmış bir telaş. Erkek kardeşleri tarlanın yolunu tutmuş. Tarla ormanın içindeymiş. Köyde ormana çok yakınmış. Tarlaya gelip kıza seslenmişler. Ama seslerine bir karşılık alamamışlar. Elleri boş eve geri gelmişler. Bu arada bütün köy kızın kaybolduğunu öğrenmiş. Kızın evinde erkek kardeşlerinin dönmesini bekliyorlarmış. Kardeşler eli boş dönünce bütün köylüler başlamışlar kızı aramaya. Dere yatağını, köyün çevresini, tarlanın çevresini, ormanı, her tarafı aramışlar. Aramalar sabaha kadar sürmüş ama kızı bulamamışlar. Gündüz gözüyle tekrar aramaya çıkmışlar. Günlerce aramışlar ama nafile, kızı bulamamışlar. Sanki yer yarılmış, yerin içine girmiş.
Aylar sonra bir gün bir avcı elinde kızın yazmasıyla köye gelmiş. Yazma yırtık pırtıkmış. Köye gelir gelmez kaybolan kızın evini sormuş. Köylüler kızın yazmasını görünce kızın bulunduğunu düşünmüşler. Avcıyı alıp kızın evine getirmişler. Bu avcı Hemşinlilerin tanıdığı bildiği ünlü bir avcıymış. Hikayeleri dilden dile dolaşırmış. Ayıyla boğuştuğu, kurtlarla konuştuğu anlatılırmış.
Avcı kızın ailesine: “Yazmasını ormanın içlerinde buldum. Çevresinde izler vardı. İzleri takip ettim. Ama izlerin birçoğu ya kaybolmuş ya da birbirine karışmış. Benim anladığım sizin kızınızı ayı kaçırmış. Ayı kızınızı çok uzun mesafe taşımış. Eğer öldürecek olsaydı bu kadar uzun mesafe taşımaz, yerinde öldürürdü. Merak etmeyin kızınızı bulacağım ve kurtaracağım” demiş. Sonra da evden çıkmış ve ormanın içlerinde gözden kaybolmuş.
İnsanlar duyduklarına inanamamışlar. Ama bir umuttur gelmiş yerleşmiş yüreklerine.
Avcı günlerce ayı izlerini takip etmiş. Ayı inlerini gezmiş. Sonunda bir ayının ininin girişini büyük bir kaya ile kapattığını görmüş. Kızı kaçıran ayının bu olduğunu anlamış. Hemen köye gelmiş, mutlu haberi vermiş. Kızın erkek kardeşleri de içlerinde, köyün erkekleri silahlarını kuşanmış, avcıyla birlikte ayının inine varmışlar. Pusuya yatmışlar. Ayı dışarı çıkar çıkmaz daha taşı yerinden oynatmadan yaylım ateşine tutmuşlar. Ayı olduğu yere yığılmış.
Bu arada kız ağır adımlarla mağaranın girişinde belirmiş. Ayının ölüsünü görünce gözlerinden yaşlar boşalmaya başlamış. Herkes büyük bir şaşkınlık içindeymiş.
Erkek kardeşi sormuş: ka isa arçaz kezi xalesetsak, al inç kulas?( ka bu ayıdan seni kurtardık, daha niye ağlıyorsun?)
Kız cevap vermiş: arçer marçer, ali im martser (ayıydı mayıydı, yine benim kocamdı).”
Momi hikayeyi anlattıktan sonra kısaca:
“Me çağe axçige gartoğa inç elloğa, gaseni. İnç elloğer; im dadna indzi ida televiziyonid genoçet bes gartetsner, pon unna, yes al koni donum ture şebesne gu, kelle. Hemi inç ağav; arça marça ali im martna asti, aha da mernoğum. (bizim zamanımızda kız okuyup ta ne olacak, derlerdi. Ne olacaktı; benim babam da beni o televizyondaki kadın gibi okutsaydı, işim olsaydı, ben de kaç kere kapıyı vurur çıkardım. Şimdi ne oldu; ayıdır mayıdır yine benim kocamdır dedim, aha da öleceğim.)
Mahir Özkan
I'm really enjoying the theme/design of your site. Do you ever run into any internet browser compatibility problems? A couple of my blog visitors have complained about my blog not working correctly in Explorer but looks great in Chrome. Do you have any recommendations to help fix this problem?
YanıtlaSilAlso visit my blog post: click here