19 Kasım 2013 Salı

Hemşinli Kimliği: Dil, Din, Kültür / Mahir Özkan

(02-04 Kasım 2013 Tarihlerinde Hrant Dink Vakfı tarafından Boğaziçi Üniversitesi'nde düzenlenen Müslümanlaş(tırıl)mış Ermeniler Konferansı'nda sunduğum tebliğdir.) 
1-Giriş
Hemşin kimliğini anlamaya çalışmak, tarihsel, coğrafi ve kültürel nedenlerle, ancak Ermeni ve Türk kimliklerini de anlamaya çalışmakla mümkün olabilir. Bunun en önemli nedeni, kuşkusuz, Hemşinlilerin yaşadıkları ya da yaşamak zorunda kaldıkları dinsel, dilsel ve kültürel ayrışmanın düzeyidir. Bugün, söz konusu topluluk içinde, kendini Ermeni, Türk, Hemşinli, Hıristiyan, Müslüman, ateist vb. kimliklerinin biri, ikisi veya birkaçıyla birden tanımlayan kişiler bulunmaktadır. Hemşinlilerin, tarihsel, coğrafi, dilsel, dinsel ve kültürel değişkenler üzerinden bu kimliklerle ilişkilenme biçimlerini ve düzeylerini açığa çıkarmak, çeşitli zorluklar taşımakla birlikte, mümkündür. Hemşinli kimliğini anlamak böyle bir çabanın ürünü olabilir. Bunu denemeden önce, Hemşinlilerin tarihinden ve coğrafi dağılımlarından kısaca söz etmek gerekir.
2-Tarih
Hemşinlilerin tarihiyle ilgili kaynaklar çeşitli biçimde yorumlansalar da, sundukları bilgiler açısından genel olarak birbirleriyle örtüşürler. Bunlar arasında en önemlisinin, hem Türk, hem Ermeni, hem de Batılı tarihçilerin referans aldığı Ğevond olduğu söylenebilir.[1] Ğevond’un anlatımına göre, Hemşinlilerin ataları Amaduniler; Van Gölü ile Urmiye Gölü arasındaki Vaspuragan bölgesinden göç etmişlerdir. Vaspuragan bölgesinin, bugünkü Doğubayazıt-Gürbulak sınır kapısına 15 kilometre mesafede olan Maku bölgesini de içine alan Kuzey Vaspuragan kesiminde, Ardaz adlı yerden, Aragadzodın ve Kodayk bölgelerine gelmişlerdir. Bu bölgeler merkezi Osaga Kalesi olan, bugünkü Ermenistan sınırları içindeki Ayrarat Eyaleti’nde bulunmaktadır. Daha sonra oradan da MS 780’li yıllarda beyleri Hamam Amaduni liderliğinde Göle ve Oltu-Narman üzerinden Çoruh Nehri’ni geçerek bugünkü Hemşin bölgesine yerleşmişlerdir. Amatuniler önemli bir Ermeni boyu ve prensliğidir. Tarihçi Ğevond’dan bu bilgileri aktaran Levon Haçikyan, Osmanlı’nın Trabzon İmparatorluğu’nu ele geçirmesinin ardından Veke Bey’in esir düşüşünü ve son Hemşin Ermeni beyi olan Davit’in İspir’deki sürgün yaşamını belgeleyen kaynaklara gönderme yaparak, Hemşin Ermeni Beyliği’nin en geç 1489 yılında sona erdiğini belirtir.[2]

Bu tarihlerden sonra, bir yandan Müslüman nüfusun yerleştirilmesi, bir yandan da vergi politikalarıyla, bölge nüfusu Müslümanlaştırılmaya başlanır. 1530 yılına ait tahrir defterlerindeki kayıtlarda, Hemşin nüfusunun %38,1’ini Müslümanların, %61,9’unu ise Gebranların (gayrimüslimler) oluşturduğu görülmektedir.[3] Acaryan, Hemşin diyalektine ilişkin çalışmasında, yüzyıl başında Hemşin’de 20 bin Hıristiyan ve bundan biraz fazla sayıda Müslüman Hemşinlinin yaşadığını belirtiyor.[4] Bu bilgiler ışığında, bölgenin Osmanlıların eline geçmesiyle başlayan, Hemşin ve Türkiye’deki Hemşinlilerin Müslümanlaşma sürecinin 1915 ve sonrasında yaşanan kitlesel göçle birlikte tamamlandığı söylenebilir.
3- Günümüzde Hemşinliler
Son dönem Hemşin çalışmalarındaki üçlü gruplamadan farklı olarak, bu çalışmada, Hemşinliler iki gruba ayrılacaktır. Söz konusu çalışmalarda, Müslüman Hemşinliler; Ermenicenin Hemşin diyalektini konuşan Doğu Hemşinlileri ve dillerinde 500 civarında Ermenice kelime barındırmakla birlikte Hemşince konuşamayan Batı Hemşinlileri olarak, ikiye ayrılmaktadır. Ancak aşağıda göstermeye çalışacağımız gibi, bu ayrım, aidiyet ve kimlik algıları açısından gerekli görünmemektedir. Bu nedenle, kimlik algılarının farklılaşmasında en önemli değişken durumundaki dinsel farklılığa dayanan bir ayrıma gitmek daha uygun görünmektedir.
3 A- Müslüman Hemşinliler ve Hıristiyan Hemşinliler
Hıristiyan Hemşinliler, Hemşin’den çıkıp, önce batıya, daha sonra da Karadeniz’in karşı kıyısına göç eden grubu oluşturur. Bu grup, Rusya’daki Soçi, Krasnodor, Voronej, Rostov ve ile Abhazya’daki Sohum, Gagra gibi kentlerde yaşamaktadır. Bu grubun kimlik algısına dair önemli bir tartışma yoktur. Hıristiyan Hemşinliler, Hemşin diyalektinin yanı sıra, çoğunlukla Ermeni okullarında eğitim gördükleri için Doğu Ermenicesi de bilmektedir. Ermeni Apostolik Kilisesi’ne bağlıdırlar ve kendilerini ‘Hamşenahay’ (Hemşinli Ermeni) olarak tanımlamaktadırlar.
Müslüman Hemşinliler, Artvin’in Hopa ve Borçka ilçelerinde; Rize’nin Hemşin, Çamlıhemşin, Pazar, Çayeli, Ardeşen, Fındıklı ve Güneysu ilçelerinde; Erzurum’un İspir, Tortum ve Uzundere ilçelerinde; Trabzon’un Araklı ilçesindeki Karadere Vadisi’nde; Düzce’nin Akçakoca ilçesinde; Sakarya’nın Kocaali ve Karasu ilçelerinde yaşamaktadır. Özellikle son yirmi-otuz yıl içinde hızlanan ekonomik göçlerle, İstanbul, Ankara, Bursa, Kocaeli, İzmir gibi metropollerde de belirli bir Hemşinli nüfusu oluşmuştur. Türkiye dışında ise,  İkinci Dünya Savaşı yıllarında Batum’dan Kırgızistan’daki Kızılkaya ve Oş kentlerine, Kazakistan’a ve Özbekistan’a sürgün edilen Müslüman Hemşinliler yaşamaktadır. Önemli bir bölümü bugün Rusya’da, Soçi, Krasnodar, Voronej ve Rostov kentlerinde yaşamakta olan bu grubun kimlik algısı tartışmalıdır. Grubun tamamının üzerinde anlaşabildiği tek tanımlama Hemşinliliktir, ancak Hemşinliliğin ne anlama geldiği konusunda birçok tartışma vardır.
3B -Müslüman Hemşinlilerin ortak kimliğinin zemini
Yukarıda değinilen Doğu Hemşinlileri - Batı Hemşinlileri ayrımı, büyük oranda dil üzerinden yapılmaktadır. Dil, kimliğin tanımlanmasında en önemli belirleyicilerden biridir. Ancak bu ölçütün, Doğu Hemşinliler ile Batı Hemşinlileri ayrı kimlikler olarak tanımlamaya yetmediği ortadadır. Bunun nedeni, ‘Batı Hemşinliler’ olarak tanımlanan grubun kullandığı Türkçenin, dilin kalıntılarını barındırmasının yanı sıra, Doğu Hemşinli grubuyla ortak geçmiş algısına ve ortak kültürel değerlere sahip olmasıdır.
3B 1- Ortak dil
Elimizde, ‘Batı grubu’ olarak adlandırılan Hemşinlilerin dili ne zaman yitirdiklerine dair yeterli veri bulunmamaktadır. Ancak bazı tanıklıklar, geçerli tahminler yürütmemizi olanaklı kılmaktadır. Bu tanıklıklardan birini, Rüdiger Bennighaus, coğrafyacı Carl Ritter’den aktarıyor: “İçlerinde eskisi gibi, Hıristiyan kültürünü korumuşlar ve yalnız zahiri bir şekilde Kuran’ın yolunu takip etmişler. Kadınları Ermenicelerinden başka bir dil tanımazlar.” [5] Batı grubunun Hemşin Ermenicesi konuştuğuna dair bir başka tanıklık ise Bjişkyan’ın tanıklığıdır.  “Hamşenlilerden müslüman olanlar Hıristiyanlık adetlerini muhafaza etmiş olup, bilhassa vartavar yortusu günü hepsi de kiliseye gider, mum yakarlar ve cedlerinin ruhu için kurban keserler. Halk cümleten ermenice konuşur. Kurşunlu ve Sürmene'ye gitmiş Hamşenlilerden Kurşunludakiler Hıristiyan kalmışlardır.”[6]
Bu tanıklıklar 19. yüzyılın ortalarına ait tanıklıklardır; Hopa Hemşinlilerinin çok daha yeni tanıklıkları olduğu söylenebilir. Bugün 82 yaşında olan babam, 1950’li yıllarda gittiği Çamlıhemşin-Ayder’de yaşlı kadınların Hemşinceyi az çok konuştuklarına ama gençlerin bazı kelimeler dışında Hemşince bilmediklerine tanık olmuştur. Dolayısıyla, dilin yitiminin Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte hızlandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Kuşkusuz, Hemşin’de Hemşinceyi hiçbir zaman konuşmamış insanlar da yaşıyor. Hemşin bölgesine Osmanlı döneminde yerleştirilmiş aileler olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla, bir kimlik olarak Hemşinli olanlar ile, bir yerleşim yerinin ahalisi anlamında Hemşinli olanlar, bu coğrafyada birlikte yaşamaktadır. Gelenler ile yerliler arasındaki kültürel etkileşim ve gerilim, başlı başına bir araştırma konusudur. Burada bu konuda bir örnek vermekle yetineceğim. II. Abdülhamit döneminde Hemşin’de yaşayan  Hocaoğlu Tayyar, Entaoğlu Habib, Sediroğlu Dursun, Cevbioğlu İsmail tarafından, saraydan talep edildiği söylenen bir belgede, bölgede yaşayan bazı ailelerin ve Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra bölgeye yerleştirilen birkaç ailenin Müslüman olduklarının tasdik edildiği ve yerel yöneticilerin buna göre davranmaları gerektiği belirtilmektedir.[7] Belgede; “Osmanlı Devleti azası HEMŞİN efradının Cevbi Oğulları tarikinden olup dini islam olduğu ümmi şerie (şeriat) kurallarına dahil olduğu bu belgede ispata mütekaddimdir. İş bu süret dini islamiye dışında olmayıp, bugünden itibaren meşrudur. Rus Osman-i muharebesinde Kafkas civarından Türk oldukları tatbik edilen Asıma Efendi, Tarık efendi ve Cevdet Bey ikamete dahildir. İş bu süretten dolayı Devlet-i Osmaninin askerine sadık kalacakları, onlara ekmek verecekleri ve Devlet-i Osmani-Alinin mazbatası dışına çıkmayacakları muhafaza ve teyid edilmiştir. Herhangi bir taaruz ve mutecavüzlükten devlet yekünen sorumludur. Ondan dolayı Ermeni halkının herhangi bir saldırısında bilgimiz dahilinde olması sarihtir. Vakı-a haksız olan taraf muntekiller (sonradan gelenler) ise o da dahi Devlet-i Osmanli Alinin bilgisi dahilinde merbuttur.” denmektedir. Bu belgeye bakarak Hemşin’de yaşayanların üç gruptan oluştuğunu söyleyebiliriz. Hıristiyan Hemşin Ermenileri, Müslümanlaşmış Hemşin Ermenileri ve daha az sayıda olmak üzere Kafkasya’dan gelip yerleşen aileler.
3B 2 - Ortak sülaleler
Hemşinlilerin iki grubu arasındaki akrabalık bağlarının en belirgin göstergelerinden biri, sülale adlarıdır. Basit bir araştırmayla, Baboğlu, Bekaroğlu, Koçaloğlu, Beşiroğlu, Boşnakoğlu, Civelekoğlu, Çoloğlu, Galataoğlu, Gedikoğlu, Tataroğlu, Ğazağlu, Xortoloşoğlu, Karaalioğlu, Kolçakoğlu, Kotiloğlu, Köseoğlu, Lazoğlu, Makaroğlu, Maraşoğlu, Topaloğlu, Yağcıoğlu gibi birçok sülalenin iki grupta da var olduğunu tespit etmek mümkündür. Bunların yanı sıra, Minasoğlu, Partaloğlu, Kasparoğlu, Haçikoğlu, Hotigoğlu, Dertaroğlu gibi Ermenice sülale adları da kullanılmaktadır. Hopa’daki Hemşinliler arasında, kökenlerine dair çeşitli kafa karışıklıkları ve tartışmalar olsa da, hiçbiri, bölgeye Hemşin’den geldiklerini söylemekte tereddüt etmez. Batı grubunda ise, bu akrabalık genel kabul görmekle birlikte, Hemşincenin Ermenicenin bir lehçesi olduğu ve Hemşinlilerin Ermeni kökenleri söz konusu edildiğinde, aralarında bir ayrım yapma eğilimi ortaya çıkabilmektedir. Ancak bu ayırımın yaygın olduğunu söylemek mümkün değildir. Dolayısıyla, bu ayrımın, Ermeni kimliğiyle ilişkilendirilmekten sakınmanın kolay yolu olarak görüldüğünü belirtmek gerekir.

3B 3 – Ortak Kültür
Doğu ve Batı Hemşinlilerin ortak kültürel değerlerine birçok örnek verilebilir. Ben burada üç örnekle yetineceğim.
Batı Hemşinlilerin kullandığı tipik bir başörtüsü olan puşinin doğuda da son zamanlarda çok azalmış olmasına karşın kullanılıyor olması bu örneklerden biridir. Batı da turistik ve folklorik bir unsur olarak yaygın bir şekilde görülen bu örtünün kendileri tarafından da kullanıldığını annem Ardeletsi Suti belirtmiştir. Kayıtlarım arasında yer alan videoda puşi bağlamayı kendi üzerinde göstermiş ve tarif etmiştir: “İsman sayin vaanine hedetiyan piyaki gu arçetin tartsenaki hedetin gabaki gu- böyle say (yazmanın altına bağlanan saçların görünmemesini sağlayan alt örtü) ın üzerinden arkadan getiriyorduk önde çeviriyor arkada bağlıyorduk”.
Ortak kültürel değerlere verilebilecek ikinci örnek halk oyunlarıdır. Doğuda ve batıda oynanan halk oyunları ortaktır. Sıra bar, Hemşin horonu, Şaşti ve daha birçok oyun her iki bölgede küçük farklılıklarla oynanmaktadır. Bu konuda maalesef son yıllarda yaşanan gelişmeler bir olumsuzluğa işaret etmektedir. Özellikle doğu da Hemşin horonunun çok fazla popüler hale gelmesi diğer oyunların geri planda kalmasına neden olmaktadır. Düğünlerde ve diğer eğlencelerde artık neredeyse sadece Hemşin horonu oynanmaktadır. Batıda halk oyunları alanında daha fazla örgütlenme olması diğer oyunlarında orada daha yaygın bir şekilde oynanmasını sağlamaktadır. Bu oyunlarda tulum iki tarafta da yaygın bir çalgı olarak kullanılmaktadır.
Üçüncü bir örnek ise ortak masallar ve söylencelerdir. İki Hemşin topluluğunda da aynı masal figürleriyle karşılaşıyoruz. Bu figürler, cadı, peri, dev, ejderha, goncoloz olarak sayılabilir. Kuku kuşu ile ilgili anlatılar da ortaklık göstermektedir. Her iki bölgede kuku kuşu baharın habercisi olarak kabul edilir ve kuku ötmeden tarlaya çıkıp çalışmaya başlamak gerektiği inancı yaygındır. Eğer kuku ötmeden çalışmaya başlanmazsa çalışmanın bereketli olmayacağına inanılır. Ayrıca kukunun öttüğü ağacın tespit edilebilmesi durumunda bu ağaçtan yontulacak bir parçanın mısır ambarına bırakılması durumunda mısırın bereketli olacağı inancı hala yaşatılmaktadır.

4- Türk ve Ermeni kimlik algılarının Hemşin kimliği üzerindeki etkileri
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne Türk kimliğinin içeriği hep tartışmalı olmuştur. Çünkü ilkesel tanımlamalar ve pragmatik tanımlamalar sürekli olarak birbirine karışmış, zaman zaman birbirinin yerine geçmiştir. Bunun nedenini, imparatorluk bakiyesi bir toplumdan, bu bakiyenin hâkim etnik unsuruna dayanan bir ulusal kimlik çıkarma çabasında görmek gerekir. Zaman zaman Osmanlı bakiyesinin Müslüman unsurlarına vurgu yapılmış, zaman zaman Çanakkale Savaşı ve Kurtuluş Savaşı üzerinden, farklı etnik ve dinsel kökenlerden gelseler de toplumu oluşturan bütün unsurların kaynaşarak, herhangi bir etnisiteye dayanmayan modern Türk ulusunu oluşturduğu söylenmiştir. Ancak kökenleri Metehan’a dayandırılan ordu, Cumhuriyet’ten çok daha yaşlı olan onlarca kurum, Cumhurbaşkanlığı Forsu’ndaki yıldızlar, ‘dış Türkler’le ilgili mevzuat, azınlık okullarında bulunması gereken Türk soylu öğretmenler vb. birçok uygulama ile, Türk kimliğinin aynı zamanda bir etnik göndermesinin de olduğunu görebiliyoruz. Dolayısıyla, Cumhuriyeti’n azınlıklarla ilgili politikalarıyla birlikte düşünüldüğünde, Müslüman söyleminin de, “Kaynaşarak yeni bir ulus yarattık” söyleminin de pragmatik söylemler olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Yer adlarının değiştirilmesi, farklı dil ve lehçelerin baskı altına alınması ve yaygın resmi eğitim vb. ile birleşen pragmatik söylemler, farklı etnik kimliklere sahip insanların kendilerini –Müslümanlık veya kader ortaklığı üzerinden– Türk kimliğiyle tanımlamaya başlamaları sonucunu doğurmuştur. Türkiye’de yaşayan bütün etnik gruplar için belli ölçüde geçerli olan bu durumun Hemşinliler üzerindeki etkisinin benzerlerine oranla daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Bunun nedenini Ermeni kimliğine ilişkin algılar oluşturuyor.
Hıristiyanlığın, hem Ermenilerin, hem de başkalarının Ermeni kimliği algısının en önemli parçasını oluşturduğu söylenebilir. Hemşinlilerle ilgili birçok makalede, Ermeni yazarlar, din değiştiren / değiştirmek zorunda kalan Hemşinlileri, Ermenice konuştukları, Ermeni geleneklerini yaşattıkları halde Tacikleşmiş/Türkleşmiş olarak tanımlarlar.[8] Benzer şekilde, Hemşin Kültürünü Araştırma ve Yaşatma Derneği Hadig’in Facebook sayfalarında yapılan kimlik tartışmalarında, Ermenilerin Hıristiyanlığı asla bırakmadıkları, Ermeni demenin Hıristiyan demek olduğu, Hemşinlilerin Müslüman, dolayısıyla Türk olduğu yönünde birçok yoruma rastlamak mümkündür.
Etnik olarak Türk olmayanı da Müslümanlık ve kader birliği zemini üzerinden kuşatan Türk kimliği algısı ile, Hıristiyan olmayanı dışarıda bırakan Ermeni kimliği algısı, Hemşinlilerin kimliğinin oluşumu üzerinde önemli etkiler bırakmıştır. Hemşinliler arasındaki dinsel farklılıkların kimlik algısında yarattığı belirgin farklılıkta bu etkiyi gözlemlemek mümkündür. Hıristiyan Hemşinliler için Hemşinliliğin anlamı daha çok belirli bir coğrafyaya ait olmak ve Ermenicenin bir lehçesini konuşmaktır. Tıpkı Vanlı, Sasonlu, Diyarbakırlı Ermeni gibi, Ermeni kimliğinden bağımsız bir etnik kimliği ifade etmez. Müslüman Hemşinliler için ise Hemşinlilik daha çok bir etnik kimliği ifade eder. Bu, Hemşinliliğin, Müslümanlaşmayla birlikte Ermeni kimliği ile arasına mesafe koyarken, aynı zamanda Türkleşmeye direnç gösteren bir kimlik olarak ortaya çıktığının bir göstergesi sayılabilir. Bu durumun ilginç bir örneğini, Sakarya Hemşinlilerinin köylerine yaptığımız bir gezi sırasında yaşamıştık. Hemşinliler, çevrede bulunan köyleri tanıtırken, Laz köyü, Abhaz köyü, Hemşin köyü ve Türk köyü şeklinde tanımlamalar yapmaktadırlar. Muhatabımız, Türk olarak tanımladığı köylerin dışında kalan köy ahalisinin Türk olmadığını mı ima ettiğine dair soruyu, “Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşıyorsak, Laz’ı, Çerkes’i, Hemşinlisi ile, hepimiz Türk’üz” şeklinde yanıtlamıştır. Bu durum, Türk kimliğiyle en fazla iletişim halinde olan Hemşinlilerin bile, kendilerini, etnik kimlik olarak Türk’ten ayırdığını göstermektedir.
5-Siyasal tutumlar ve Hemşin kimliği

Hemşinlilerin ve Ermenilerin Hemşin kimliği ile ilgili algılarındaki önemli bir değişken de siyasal tutumlardır. Hadig Facebook sayfasında yapılan tartışmalardan rahatlıkla görüleceği gibi, özgürlükçü, sosyalist veya liberal tutumlara sahip Hemşinliler arasında, Hemşinli kimliğinin Ermeni kimliği ile ilişkisi genel kabul görürken, sağ, milliyetçi, muhafazakâr kesimler, Hemşinliliği daha çok Türk kimliğiyle ilişkilendirmekte veya Ermeni kimliğiyle ilişkilendirilmesine karşı çıkmaktadırlar.[9] Kurulu düzene muhalif tutum alan kişilerin resmi ideolojiyle bağının zayıflaması ve özgürlükçü siyasal grupların, genel olarak kimlik gruplarının hak taleplerini destekleyen politikalara sahip olmaları, bu durumu güçlendirmektedir. Kendine özgü, farklı dinamikleri olmakla birlikte, benzer bir durumun Ermenilerin siyasal tutumları ve Hemşin kimliğine ilişkin algıları için de geçerli olduğu iddia edilebilir. Hem Hemşince konuşan Hemşinliler, hem de Hemşince konuşamayan Hemşinliler arasından çıkan entelektüellerin son dönem çalışmaları, bunun kanıtı sayılmalıdır.  Bu durumun çarpıcı bir örneğini, Hemşince bilmediği halde, yargılandığı bir davada anadilinde savunma yapmak istediğini belirtip, iki kelime Hemşince konuştuktan sonra, asimilasyon politikaları nedeniyle bunu yapamadığını anlatan bir savunmayı mahkemeye veren Hemşinli bir gazeteci ortaya koydu. KCK gazeteciler davasında yargılanan Dicle Haber Ajansı muhabiri Evrim Kepenek; 10-12 Eylül 2012 tarihinde görülen ilk duruşmasından mahkemeye verdiği savunmada şunları söylüyordu: “Benim annem ve babam da Hemşinceyi bilmiyor. Çünkü bu sistem beni ve benim mensubu olduğum Hemşin halkını asimile etti. Türkleştirdi. Hemşince UNESCO tarafından kaybolmaya yüz tutmuş diller listesinde yer alıyor. Ben kendi halkımın başına gelen şeyin, Kürtlerin de başına gelmesini istemiyorum. Bu nedenle, diğer arkadaşlarımın Kürtçe ve Zazaki savunma talepleri kabul edilene dek, mahkemenize hiçbir şekilde savunma vermeyeceğim. Savunmamı ileriki aşamalarda vereceğim.”[10]

6- Sonuç Yerine :‘Hemşinli Türk’ ya da ‘Ermeni dönmesi’ değil, Müslüman Hemşinli Ermeni
Türk uluslaşma sürecinin bir boyutu da, Türk olmayan Müslüman halkların Türkleştirilmesidir. Müslümanlık bu süreçte diğer birçok faktörle birlikte önemli bir işlev görmüş, Kürt özgürlük hareketinin ve uluslararası durumun etkisiyle, Müslüman halkların kimlik talepleri görünürlük kazanmıştır. Hemşinlilerin, kendi kimlikleri ve kültürleri hakkında yaptıkları çalışmalar ve hak talepleriyle ortaya çıkması ve görünür olması, din unsurunun, Hemşin kimliği algısının üzerindeki etkisini azaltmaktadır. Dinsel farklılığa rağmen, gelenekler, bayramlar, Hıristiyanlık öncesi dönemden gelen dualar, batıl inançlar vb. kültürel unsurlar görünür oldukça, Hemşinli kimliği ile Ermeni kimliğini birbirine yaklaşmaktadır. Bu durum bir yandan Hemşinli Türk algısını zayıflatan bir etki yaratırken, öte yandan Hıristiyanlıkla özdeşleşmiş Ermeni algısını da geriletmektedir. Birbirini besleyen bu süreçler, ‘Hemşinli Türk’ ve ‘Ermeni dönmesi’ algılarının yerine Müslüman Ermeni algısının yaygınlık kazanmasını sağlamaktadır.





[1] Levon Haçikyan, Hemşin Gizemi: Hamşen Ermenileri Tarihinden Sayfalar (İstanbul: Belge Yayınları, 1997), s. 20-21. (Ğevond, bölüm 42, s. 168-169)
[2] a.g.y., s. 45.
[3] BOA, TD.52, 53.
[4] Hraçya Acaryan, Kınnutyun Hamşeni Parpari [Hemşin ağzı incelemesi], Yerevan, 1947.
[5] Carl Ritter, Die Erdkunde von Asien, 18. Theil, Bd. IX, Theil 1 Berlin: Kleinasien, 1858. Aktaran: Rüdiger Bennighaus, “Bilim Adın Siyaset Yapmak: Karl Koch’un ‘Reise im pontischen Gebirge und türkischen Armenien’ kitabını çevirisi üzerine”, http://www.karalahana.com/makaleler/tarih/beeninghaus.htm (son erişim tarihi: 20 Ekim 2013).
[6] P. Minas Bijişkyan,  Karadeniz kıyıları tarih ve coğrafyası (1817-1819), tercüme ve notlar Hrand D. Andreasyan. İstanbul : Edebiyat Fakültesi Basımevi, 1969.

[7] http://www.hemsinli.com/link_hemsinseceresi.php (son erişim tarihi: 20 Ekim 2013)
[8] Artavazd Tulumcyan, “Hopa-Hemşilleri ve Baş-Hemşiller: Araştırma Verileri”, Hemşin ve Hemşinli Ermeniler (Konferans Makaleleri), Yerevan (2007), s. 91-106.